30 Mart 2022 Çarşamba

Uzay Düğümü / C. J. Cherryh

Uzay DüğümüUzay Düğümü

Uzay Düğümü’nden…

Ayağa kalkıp bir kucak odunu ateşe attıktan sonra, mümkün olduğu kadar ateşe yakın bir yerde battaniyesine sarınıp uzandı ve kısa bir süre sonra yorgunluktan uyuya kaldı. Çakıl taşlarının birbirine sürtünmesinden meydana gelen ses ve kumların hışırtısı ile uyanarak başını kaldırdı, sönmek üzere olan ateşin son parıltıları gözlerini kamaştırdı. Arkasında, suyun üzerinde dalgalarla sağa sola sallanan bir ejderha başı vardı.

Derhal ayağa fırlayıp silâhına davrandığı anda bir kaç adam tarafından yere yıkıldı. Ona hücum edenler büyüklükleri ve şekilleri itibarı ile insana benzeyen son derece kuvvetli, canlı yaratıklardı. Ağzına dolan kumları tükürdü, onlardan kurtulmak için çırpınıp sağa sola yumruklar sallayıp kurtulmağa çalışırken başına indirilen kuvvetli bir darbeyle kendini kaybetti. Yarı baygın durumda, kalın bir halatla bağlandığını ve suyun içinde çekilerek götürüldüğünü hissetti. Yuttuğu tuzlu suyla boğulacak gibi olup tamamen kendini kaybetti.

Kendine geldiğinde, sert tahtalar üzerinde sırılsıklam durumda yatmakta olduğunu fark etti. Birden yerinden fırlamak istedi ama derhal yatırıldı. Ayaklarından zincirle kalın bir ağaç direğe bağlanmıştı. Başını çevirip baktığında, karma karışık halatlar gördü, biraz ilerde parlak ay ışığında keskin hatlarıyla bir ejderha başı duruyordu. Yelkenli bir gemide bulunduğunu anlamıştı.

Küreklerin ritmik olarak suya batarken çıkardığı sesler arasında, kuvvetli erkek sesleri duydu. Geminin yalpalaması dört köşeli yelkenlerinin açılmasıyla yavaşlarken, büyük yelkenler de rüzgârla doldu. Rüzgârın gemiye yol vermesiyle güverte üzerindeki durgunluk onda rahatlatıcı bir etki yapmıştı. Karanlıkta yediği bir darbeyle ona ayağa kalkması işaret edildi. Kurt Morgan, ayaklarından zincirlerle yelken direğine bağlı olduğundan, güçlükle doğruldu. Etrafında birçok adam duruyordu. Yıldızların saçtığı hafif ışık altında kendisini merakla seyredenlerin yüzlerine baktı. Yüz hatları birbirine benzeyen bu kimselerin geniş şakak kemikleri basık ve güzel şekilli burunları, koyu renkli iri gözleri, geniş alınları vardı.

Vücut yapıları dünyalılar gibi uzun boylu, ince yapılı ve adaleli idi. Kurt’a dokunmadan sadece onu seyrediyorlardı. Sonra içlerinden biri otoriter sesiyle bir şeyler söyleyince onu yalnız bıraktılar. Tahtalar üzerine tekrar oturduğunda korkudan ve sinirlerinin bozukluğundan her tarafı titriyordu. Adamlardan biri geri dönüp, Kurt’un üzerine kalın bir örtü attı. Kaba bir kumaştan yapılmış olan bu örtüye sıkıca sarınıp ısındı, ancak gözüne bir türlü uyku girmedi.

Yeni günün ilk ışıkları etrafı renklendirmeye başlamasına kadar hiç kimse onunla ilgilenmedi. Daha sonra adamlardan biri büyük bir kapla bir tası yanı başına tahtalar üzerine koydu. Kurt minnettarlık içinde sıcak çorbayı yemeye, şekerli kaynar çayı yudumlamaya başladı. Etrafın iyice aydınlanması ile gemideki adamların hiç de sevimsiz olmadıklarını fark etti. Derileri kahverengiden altın sarısına çalan bir renkte, saçları ise lacivert siyahtı. Daracık gemi içinde birbirlerine karşı son derece saygılı bir şekilde davranıyor, bu sebeple özgür bir rahatlık içinde bulunuyorlardı.

Sık sık güldüklerini görüyor, konuşmalarında dostluk ve samimiyet sezinliyordu. Kurt onlardan bazılarını ayırt etmeye başlamıştı. Ona yemek getiren, iri yapılı yaşlı bir adamdı. Bu adam çekik gözlü genç subaydan aldığı emirleri tayfalara duyuruyordu...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder