7 Ekim 2021 Perşembe

Sakın Yatağın Altına Bakma – J. Jose Millas

Sakın Yatağın Altına Bakma

Sakın Yatağın Altına Bakma

Sakın Yatağın Altına Bakma’dan…

O gün Elena Rincon için bir gün değl, ertesi güne doğu cesaret kırıcı bir yavaşıkla içinde yolculuk ettiğ bir kapsül oldu. Akşm bitkin halde evine döndü. Burayı hukukçuluğ, varoluşn gerçek sığnağ, hatta motoru sandığ günlerde dekore etmişi.

Fuencarral'de, Tribunal'in üzerinde oturuyordu. O akşmsa ona artık bir alay gibi gelmeye başlamışı bu. Tüm odaları ağr, koyu renkli mobilyalarla doldurmuş pencereleri, pilileri asalet çağışıran uzun, ağr perdelerle donatmışı. Yapay bir şminesi bile vardı. Bu ahşptan yapılma, kapaklı şminenin içinde, gözlerden gizlemek istediğ televizyon duruyordu. Bir gün, oturma odasında, çalışan televizyonunun karşısında bir yıldır oturmakta olan bir kadının cesedini kaldırdıktan sonra kendi televizyonunun rengini ve sesini kısmış şminenin kapaklarını örtmüş televizyonu orada yayınma kesintisiz devam etmek üzere açık bırakmışı, şöminede ebediyen duran küller gibi.

Otopsisinin sonucunda karnından hazmedilmemişhalde, karmakarışk haber kırıntıları, yarışalar, diziler fışıran zavallı kadıncağzın içinde bulunduğ durumu kendi salonunda canlandırmak istemişi savcı, ama biraz değşirerek. O zamandan beri ne zaman salonundan geçse, şminenin kapısının altından kaygı verici bir aydınlık sızar, Elena kendi kendine orada siyah beyaz gerçeğn ya da gerçeğn korlarının yandığnı söylerdi. Belki de adli tabip haklıydı, gerçeğn soyu tükeniyordu.

O gece evinin odalarından birine, savcı çalışa odası olarak dekore ettiğ odaya çekilerek bir metro haritası açtı önüne. Elena, metroya Tribunal'den binip adliye binalarının bulunduğ Plaza de Castilla'da iniyordu. Belki kitap okuyan kadın da Tribunal'den binmişi metroya, ama bunu öğenmenin yolu yoktu. Ne olursa olsun, Gregorio Maranon'da inmişi. Savcı Madrid'i pek tanımıyordu. Gregorio Maranon'dan ne tür sokaklara çıkıldığnı bilmiyordu. Ama kitaplı kadın burada metrodan indiğne göre, ağçlarla çevrili genişbir caddenin, heykellerin, lüks otellerin olduğ bir yer olmalıydı. Yoksul ya da sapık insanların yaşmadığ bir yer...

Genç kadın Gregorio Maranön'da yedi numaralı hatta bir aktarma yaparak, Guzmân el Bueno'ya kadar gitmişde olabilirdi elbette; pek çok olasılık vardı. Metro planı insanların birbirlerini kaybedecekleri bir ağ dönüşyordu birden.

İsanın bu tünellerde bir önceki, belki de bir sonraki trene binse bir iki dakikayla kaçıracağı ikiziyle karşlaşasında şytani bir yön vardı. Savcı dakik biriydi. Hep aynı şkilde, aynı saatte, birinci vagona binerdi. Kitap okuyan kadının da bu kadar düzenli olduğndan emin olunamazdı elbette. Belki de tanrıçaların düzenli olmaya ihtiyaçları yoktu. Ama onu yeniden görebilme umudunu sürdürmek için kadına güvenmesi gerekiyordu. Bazı günler dört beşdakika geç, bazı günler üç dört dakika erken, her gün farklı vagonlara bindiğni ve belki de hiç gerçekleşeyecek bir karşlaşayı kovaladığnı hayal etti ve daha ortada fol yok yumurta yokken, içini sızlatacak kadar kendine acıdı.

Madrid haritasının üzerine eğldi, kentin yeraltı dehlizlerinin sunduğ, yol kaybetmenin sonsuz olasılıklarını incelerken aklını kaçırmanın eşğne gelmekten korktu. Bir gece takıntılı bir fikre saplanan, sabaha kadar uyuyamayan ve şfak sökerken içlerinde hiç gürültü çıkarmaksızın bir şyin alt üst olup yıkılmaya başadığ normal görünüşü insanları düşndü.

Savcı, babasını aradı ve almacı tutar tutmaz bir eliyle kapatıp adli tabibin zamanın sonuna dair söylediğ usandırıcı sözleri düşndü. Eşğnde durduğ dünya yok olmuşu, evet doğu. Ama metrodaki kadını gördüğnden beri savcı için ölülerin dirilme zamanı da gelmişi.

Acaba merhuma bir şy ifade ediyor muydu bunlar? Etmeyeceğni düşnerek, babasına yaşmı hakkında haber göndermek istediğnde hep yaptığ gibi, almacı ses etmeden yerine koydu. Evinin tüm odalarını yavaşyavaşdolaşrak salona gitti, şminenin karşsındaki koltuğ oturdu. Kan kırmızı alevler arasında, o gece gerçeğn ta kendisi cayır cayır yanıyordu...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder