17 Ekim 2021 Pazar

Mahşerin Dört Atlısı / Vicente Blasco Ibañez

Mahşerin Dört Atlısı

Mahşerin Dört Atlısı

Mahşerin Dört Atlısı’ndan…

Alman çalgıları koridorları, güverteleri "Marseillaise" ile inim inim inletiyorlardı. Onun afallamış haline gülümseyen garson sonunda olayı açıklamıştı: "Bugün On Dört Temmuz." Alman gemilerinde, yük ve yolcu sağlayan tüm ulusların büyük bayramları kendi bayramlarıymış gibi kutlanırdı. Kaptanlar bu bayrak dininin ve tarihsel anının törelerini titizlikle yerine getirirlerdi. Gemilere en ufacık bir cumhuriyetin bile bayrağı çekilirdi.

Bu da bir başka eğlenceydi, yolculuğun tekdüzeliğini gidermeye yardımcı olduğu gibi, Cermen propagandasının yüksek amaçlarına hizmet ederdi. Alman gemisinde ilk olarak Fransa'nın büyük günü kutlanmaktaydı; çalgıcılar, kan ter içinde, saçı başı darmadağın, zıplayıp hoplayan bir "Marsilyalı kadın"ı kat kat dolaştırırlarken, sabah sabah toplaşan yolcular olayı yorumlamaktaydılar. "Aman ne incelik! –diyorlardı Güney Amerikalı hanımlar–. Bu Almanlar meğer göründükleri gibi kaba saba değillermiş. Bu büyük bir nezaket... çok zarif bir jest. Hem, hâlâ bunların Fransa'ya karşı vuruşacaklarını düşünen var mı acaba?.."

Gemideki bir avuç Fransız yolcu herkesin kendilerine hayranlıkla baktığını duyumsuyordu, sanki topluluğun gözünde birden devleşmişlerdi. Topu topu üç kişiydiler: Amerika'daki şubelerini ziyaretten dönen bir kuyumcu ile Paix Caddesi'nde komisyonculuk yapan iki kızcağız, gemideki en tertipli ve çekingen yolcular, gözleri neşe saçan, kalkık burunlu rahibelerdi, o sevimsiz ortamda hiç ölçüyü kaçırmamaya özen göstererek bir kenarda duruyorlardı. Gece gala verildi. Yemek salonunun dibinde, Fransız bayrağıyla İmparatorluk bayrağı gösterişli, abuk sabuk bir tiyatro perdesi oluşturuyorlardı.

Bütün Alman yolcular fraklarını giymişlerdi, damları dekoltelerinin beyazlığını sergiliyorlardı. Denizcilik görevlerine şölenlerde söylev verme ve hanımların en saygıdeğeriyle dansı açma görevini de eklemiş olan kaptan efendi, tahta levhaların birbirine sürtülmesini andıran bir dizi sözcüğü art arda sıralamaya koyuldu, arada bir uzun tereddütlerle susuyordu. Desnoyers'in Berlin'deki akrabalarıyla ilişkilerinden kalma az buçuk Almancası vardı, birkaç sözcük yakalayabildi. Kumandan ikide bir "barış" ve "dost" sözcüklerini yineliyordu. Masa komşularından biri, bir ticaret simsarı, propagandayla yaşayan kimselerin teklifli haliyle çevirmenlik önerdi.

— Kumandan, Tanrı'dan Almanya ile Fransa arasındaki barışı sürdürmesini ve iki halkın her gün daha çok dost olmalarını diliyor.

Kaptanın masasından bir başka hatip daha ayağa kalktı. Alman yolcuların en saygı gösterileniydi, Amerika'daki iş ortaklarını ziyaretten dönen zengin bir Düsseldorflu sanayici. Kendisine hiç adıyla hitap etmiyorlardı. Ticari Müsteşar unvanını taşıyordu ve yurttaşları için Herr Comerzienrath'ı, hanımı kendisine Frau Raht dedirtiyordu. "Müsteşar hanım" kodaman zevcinden çok daha gençti ve yolculuğun başından beri Desnoyers'in dikkatini çekmişti. Hanım da kendi açısından bu genç Arjantinliye bir ayrıcalık tanımış, konuşmaya başlar başlamaz unvanından vazgeçme özverisini göstermişti.

Eteklerinin dibine çökmüş bir papaz efendiye yönelen bir Versay Sarayı düşesi kibriyle, "Adım Berta," demişti. Kocası da kendisine yurttaşları gibi "müsteşar bey" dediğini duyunca itiraz etmişti. "Dostlarım beni yüzbaşı diye çağırırlar. Ben bir landstrum birliğine komuta ediyorum." Sanayicinin bu sözleri söylerkenki hali, elindeki onuru küçümseyip, yalnızca elinde olmayanı düşünmekte olan anlaşılamamış bir adamın hüznünü sezdiriyordu.

Adam söylevini veredursun, Julio ona bir dövüş köpeği havası veren ufak kafasıyla güçlü boynunu incelemekteydi. Hayalinde üniformanın yüksek yakasının bastırmasıyla kenarlarından taşan çift kat kırmızı yağı görüyordu. Briyantinli dimdik bıyıkları saldırganca ileri doğru uzanmıştı. Sesi sanki sözcüklerini sarsıyormuş gibi kesici ve kuruydu... Herhalde imparator söylevlerini böyle veriyor olmalıydı. O savaş heveslisi burjuva da içgüdüsel bir öykünmeyle sol kolunu kasıyor, elini görünmez bir kılıcın kabzasına dayıyordu...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder