24 Aralık 2020 Perşembe

Fedailerin Kalesi Alamut / Vladimir Bartol

 


Fedailerin Kalesi Alamut'tan...

Hiç bir şey düşünmemeye çalışıyor ama başarılı olamıyordu. Her geçen dakika yaşamının en korkunç anma yaklaştığına daha bir inanıyordu.

Onu tutan adam diğer eliyle duvarı yoklamaya koyulmuştu. Sonunda bulduğu bir cismi sertçe itti. İçeride gürültülü bir çan sesi yankılandı.

Halime bağırıp adamın elinden kurtulmaya çalıştı. Adamsa sadece gülüp neredeyse şefkatli olarak tanımlanabilecek bir ses tonuyla, “Çırpınmayı kes, küçük tavus kuşu. Sana kimse dokunmayacak,” dedi.

Demir zincirler şakırdarken Halime gözlerindeki bağın arasından belli belirsiz bir ışık seçer gibi oldu. Beni zindana atıyorlar diye düşündü. Aşağıdan gürültüyle akan nehrin sesi işitiliyordu. Halime nefesini tutmuştu.

Çıplak ayak sesleri işitildi. Biri yaklaşıyordu. Kolunu tutan adam onu yeni gelene devretti.

“İşte geldi, Adi,” dedi.

Şimdi kollarını kavrayan kollar aslan pençeleri kadar güçlüydü. Ve de çıplaktı. Adamın göğsü de çıplak olmalıydı. Bunu adam kendisini kucaklarken hissetmişti. Bir devin kucağında olmalıydı.

Halime kaderine teslim olmuştu. O andan itibaren olup bitenleri büyük bir dikkatle takip ediyor olsa da artık karşı koymak için en ufak bir çaba bile harcamıyordu. Onu taşıyan adam, ağırlıkları yüzünden rahatsız edici bir biçimde sallanan bir asma köprüden geçti. Daha sonra zemin sanki küçük çakıl taşlarıyla kaplıymışçasına gıcırdamaya başladı. Yavaş yavaş güneşin hoş sıcaklığını hissediyor, gözbağının arasından belli belirsiz de olsa güneş ışığı sızıyordu. Sonra birdenbire, her taraf sanki o anda var olmuşçasına hoş taze çimen ve çiçek kokularıyla doldu.

Adam hızla atlayınca kayık oldukça sert bir biçimde yalpalandı. Halime çığlığı basıp iri adama sımsıkı sarıldı. Adam bir hayli tiz, neredeyse küçük bir çocuğu andıran bir sesle gülüp şefkatle, “Korkma küçük ceylan,” dedi. “Kayıkla seni karşı kıyıya götürüyorum. Karşı kıyıya ulaştığımızda eve varmış olacaksın. Otur buraya.”

Halime’yi rahatça bir yere oturtup küreklere asıldı.

Halime uzaklardan gülme sesleri duyar gibi oldu. Şen şakrak genç kızların kahkahaları. Biraz daha kulak kabarttı. Hayır, yanılmıyordu. Neredeyse farklı kahkahaları dahi ayırt edebiliyordu artık. Bir anda yüreğine çöken devasa bir ağırlığın kalktığını hisseder gibi oldu. Onu insanların bu derece mutlu oldukları bir yerde kötü şeyler bekliyor olamazdı.

Kayık kıyıya ulaştı. Adam onu kolları arasına alıp karaya çıkardı. Sonra birkaç basamak çıkartıp ardından ayakları üzerine bıraktı. Çevrelerinde heyecanlı bir koşturmaca...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder