25 Aralık 2020 Cuma

Yılanların Öcü / Fakir Baykurt

 


Yılanların Öcü'nden...

Gün ışığı, köyü köşeyi sardı, kapladı toprağı...

Bir çelik öküzle bir ince inek koşulu kağnı, gıcırtılı sesler çıkararak, Sazlıyer’deki harıma doğru, ağır aksak ilerliyor. Evin küçük sarı köpeği Tornan, başını yere dikmiş, kağnının yanı sıra tin tin koşuyor, ikide bir rasgeldiği otun dikenin dibine siyiyor, yeniden koşuyor.

Karataşlı köylüler, bir haftadır “gök govern” ekimini hızlandırdılar. Sabahlan erken kalkmaya, akşamları işten geç dönmeğe başladılar.

Kara Bayram; karısı, kendisi ve yavaş yavaş işe yarar çağa gelen oğluyla iki gündür gidip geliyor harıma. Ekilecek toprağı aktardılar. Arıkları emmenleri hazırladılar. Patatesle fasulyeyi ekmişlerdi. İş ötekilere kalmıştı.
Gıcırtılı sesler çıkaran kağnının üstünde gene gidiyorlar. Kara Bayram bir ineğe bir öküze dürtüyor övendereyi.

Anası Irazca, iki küçük torunuyla evde kaldı. Evin de ona göre işleri var.

Harım, Çakır’ın köprüyü geçer geçmez sol kolda kalır. Değirmensuyu’ndan kolayca sulanabilir. Üç evlek. Bir evleğine fasulye, bir evleğine patates ekiyorlar. Öteki sebzelere kala kala bir evlecik yer kalıyor. Çok azdı. Ama buralar iyi topraklar. Her yanını birer adam boyu kazsan, küçücük bir taş çıkmaz. Derin topraklar. Biterli. Hem de köye yakın.

Karataş’ın gündoğusundaki dağların başına yağan kar, baharda erir; bir görülmemiş gürültüyle yuvarlanır yürür; taşını çakılını daha yukarılarda bırakan seller, buraları ince, tatlı bir mille, bir iki kez doldurdu mu, biterli topraklar daha biterli olur.

Ufacık ufacık tarlacıklardır. Köyde sadece Ağali, Kosa, Muhtar Hüsnü, Ekiz İsmail, Üye İbrahim gibi varsılca kişilerinki bir dönümden, iki dönümden fazlaydı; geri kalanlarınki, yarım dönüm, bir. evlek! Hiç olmayanlar bile vardır. Beş parmağın beşi, Karataş’ta da bir değildir.

Karataş’tan ve çevredeki köylerden çıkan küçük sular bu topraklarda birleşir, aşağılara doğru, dolaylarındaki harımları, fasulye, mısır tarlalarını, bahçeleri, bostanları sulayarak köyleri geçer, sonra çanak gibi küçük bir göle dökülür. Yaz geldi mi göl uçar. Göl bir damla suya özlem çeker. Millet çayın suyunu göle düşürmez. Başında kırılırlar.

Bayram’in harımı küçüktü ama Değirmensuyu denen suyun Köysuyu denen suyla birleştiği açının tam içine düşerdi. Bu açıdaki üç harımdan biriydi. Bayram için, yaz boyunca Muhtarın önünde, “Su! Su!” diye kargalar gibi bağırmak yoktu. Hemen elinin altındaydı; çevir sula, devir sula; sulaması kolaydı.

Bayram, harımını düşündü mü, “Kaderim iyiymiş!..” der saf saf. “İyi bir harıma düşmüşüm! Koşum’um kötü, bir yanı öküz, bir yanı inek, ama harım da iyii, karım da iyi!..” böyle der, kendi kendine güler. Ortalık ıssızsa hafif hafif okşar karısı Haçça’yı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder