23 Aralık 2020 Çarşamba

Ateşi Çalmak 5 / Galina Serebryakova

 


Ateşi Çalmak 5'ten...

Eleanor Marx, 1884 ilkbaharında bilim ve sanat hamisi, yardımsever Bayan West’in gecesine davet edildi. Genç doçent, sosyalist Edward Aveling de davetliler arasındaydı ve gönlünü kazanmak için çabaladığı Eleanor’a eşlik etmek için can atıyordu.

“Gitsem mi, bilmiyorum,” diyordu genç kız. “Çekiniyorum. Tapınağımın baş idolü aktris Ellen Terry de orada olacak. Canlı bir ilaheyle yüz yüze gelmek kolay değil. Ya düş kırıklığına uğrarsam? Goethe’nin dediği gibi, çoğu durumda, insan ilişkilerinde ideal olan mesafeli davranmaktır. Böylesi bir mesafe, düşlerimizi canlı tutmamıza yardım eder. Büyük Terry, belki de hindi gibi şişinip duran biridir. Ama onun yeteneğine o denli değer veriyorum ki.”

“Çekinmeyin. O, sahnede olduğu gibi, günlük yaşamında da akıllı ve cana yakındır. Üstelik orada en has yurttaşım Bernard Shaw’la tanışacaksınız ve İrlandalıların hakkını bir kez daha teslim edeceksiniz.”

“Şaşırtıcı bir ada. İsyancılarının bayrağındaki o müzik aleti harp, hafif bir rüzgâr sesine bile şarkıyla eşlik eden halkın ruhunu mu temsil ediyor acaba? Bana öyle geliyor ki, İlyada’nın esin perileri şimdilerde İrlanda’yı mekan tutmuş.”

“Ya gece ne olacak? Rica ederim...” diye ısrar ediyordu Aveling.

“Peki. Dediğiniz gibi olsun.”

Saat yediye doğru tüm konuklar, bronz ve gümüş şamdanlardaki çok sayıda mumun aydınlattığı geniş yemek odasında yerlerini aldılar: Büyük davetlerde havagazı aydınlatması moda değildi.

Zengin toprakları olan ev sahibesi, dul kaldıktan sonra, hem tiyatroya, hem de Blavatskaya’nın, beden değiştiren ruhun ölümsüz olduğunu ileri süren teozofi teorisine çılgıncasına kapılmıştı. Birbirinden oldukça farklı bu iki alana aynı coşkuyla adamıştı kendisini.

Yemek takımı göz kamaştırıcıydı; kolalı beyaz peçeteler, kiliseye ilk katılma törenindeki genç kızlar gibi dimdik, ağırbaşlı sıralanmışlardı. Yassı ve yuvarlak taş vazolarda kamelyalar ve sapsız güller yüzüyordu. Sayısız çatal, bıçak ve kristalden yansıyan ışık, tabaklara yumulmuş, etrafla ilgisini kesmiş konukların yüzüne vuruyordu. Dahası, kâğıttan sorguçlarla incelikle süslenmiş tabakların güzelliği sofranın görkeminden hiç de geri kalmıyordu...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder