29 Aralık 2020 Salı

Alamut Efsaneleri / Farhad Daftary

 


Alamut Efsaneleri

Haşaşi efsanelerinin ortaya çıkışına doğru bir perspektiften yaklaşabilmek için, öncelikle Ortaçağ Avrupa'sının İslâm dinini ve İslâm'ın alt gruplarını, özellikle Şiî İslâm'ın İsmâilî kolunu nasıl algıladıklarını ve İslâm ve tarikatları hakkında ne derece bilgi sahibi olduklarını değerlendirmek gerekir. Sonuçta, efsanelerin ortaya çıkıp, yaygınlık kazandıkları 12. ve 13. yüzyıllarda, Avrupalıların İsmâilîlere bakışı muhtemelen büyük ölçüde, İslâm ve Müslümanların dini inançları ve yaşayışları hakkındaki üstünkörü bilgilerinin etkisiyle şekillenmişti.

Hazreti Muhammed'in 632 yılında ölümünün üzerinden çok geçmeden, Müslüman ordularının Arabistan yarımadası dışındaki topraklarda fetihlere başlaması ve yeni doğmuş İslâm devletinin, sınırlarını devamlı olarak doğu ve batıda hızlı bir şekilde genişletmesi sebebiyle İslâm, topraklarını genişletmeye odaklanmış tehlikeli bir askeri güç olarak algılanmaya başlandı. Müslümanların ardı ardına gelen zaferleri ile derin bir şok geçiren ve toprakları ilk fethedilenler, Sasani ve Bizans hâkimiyetinde yaşayan komşu halklar oldu ama topraklarının yeni sahipleri bu halkları hiçbir zaman İslâm'a geçirmek için zor kullanmadı.

Bununla birlikte, Müslüman kabilelerinin ordularının, 7. yüzyılda Bizans İmparatorluğu'nun Suriye ve diğer bölgelerdeki topraklarını işgal etmeleri, Hıristiyan âlemi tarafından küçük düşürücü bir yenilgi olarak algılandı. Hıristiyan Avrupalılar, Müslümanların 8. yüzyılda hâkimiyetlerini Kuzey Afrika'dan İspanya'ya ve sonrasında 9. yüzyılda Sicilya ve diğer Akdeniz adalarına yayması ile birlikte daha fazla paniğe kapıldılar.

Böylece, Hıristiyan ve Müslüman toplumları arasındaki uzun zaman sürecek olan husumetin tohumları atılmış oldu ve İslâm yani "öteki dünya", batılı Hıristiyanlar tarafından önemli bir sorun olarak algılanmaya başlandı. Siyasi ve askeri yönlerine ilave olarak, sorunun zamanla dini ve entelektüel boyutları da ortaya çıktı. Ama Hıristiyan Avrupa'da büyük bir korku ve endişe yaratan bu karmaşık sorunu kolay bir yolla çözmek pek mümkün görünmüyordu ki; ileride ortaya çıkacak ve Ortaçağ boyunca devam edecek olan HıristiyanMüslüman çatışmaları bu tahmini doğrulayacaktı.

İslâm artık Avrupa için sürekli bir travma halini almıştı; Müslümanların tutkularını ve kazandıkları zaferleri tekrar canlandıran Osmanlı Türklerinin kurdukları muazzam imparatorluğun, 17. yüzyıl ortalarına kadar Hıristiyanlık ve batı dünyasındaki huzur ve barış ortamı üstünde büyük bir tehdit oluşturması yüzünden, İslâm'ın bu şekilde negatif algılanışı bin yıldan daha uzun bir zaman sürdü...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder