7 Kasım 2020 Cumartesi

Uçuştan Uçuşa / Ursula K. Le Guin


Uçuştan Uçuşa'dan...

SİTA DULİP'İN icat ettiği yöntemin tümüyle güvenilir olmadığını itiraf etmek gerekir. İnsan bazen kendisini gitmeye niyetli olmadığı bir boyutta bulabiliyor. Eğer her yolculuğunuzda yanınızda Rornan'ın Pratik Boyutlar Rehberi'nin bir nüshası bulunursa, vardığınız yerde, nereye geldiğinizi okuyabilirsiniz; gerçi Rornan'a da her zaman güvenilmez. Öte yandan, kırk dört ciltlik Boyutlar Diyarı Ansiklopedisi yanında taşımaya hiç elverişli değildir; hem zaten bir şeye ancak ölü ise tam olarak güvenebiliriz, öyle değil mi?

İslac'a, tecrübesiz dönemlerimde, Rornan'ı valizime koymayı öğrenmeden önce istemeden gitmiştim. Oradaki Boyutlar Arası Otel'de bir takım Ansiklopedi vardı ama ayılar ciltlerin tutkallarını yediklerinden sayfaları ayrıldığı için ciltçiye gönderdiklerini söylediler. İslac'taki ayıların biraz tuhaf olduğunu düşündüm ama onlara bu konuyu sormak da istemedim. Ortalıkta ayı olup olmadığını anlamak için koridorları ve odamı güzelce araştırdım. Çok güzel bir oteldi ve otel sahipleri de çok tatlı insanlardı, o yüzden kaderime razı olarak İslac’ta bir iki gün geçirmeye karar verdim. Odamdaki kitaplıktaki kitaplara bakmaya, gömme legematı denemeye başlamış ve ayıları unutmuştum ki bir kitap desteğinin arkasına bir şey sıvışıverdi.

Kitap desteğini çekerek kaçmaya çalışan bu şeye baktım. Kara ve tüylüydü ama uzun, ince bir çeşit kuyruğu vardı, adeta tel gibi bir şey. Kuyruğunu saymazsak on beş, yirmi santimetre boyundaydı. Odamı onunla paylaşma fikri pek cazip gelmemişti ama yabancılara şikâyette bulunmaktan hiç hoşlanmam -insan sadecegerçekten bildiği insanlara doğru düzgün yakınabilir- o yüzden ağır kitap desteğini, yaratığın girip gözden kaybolduğu duvardaki deliğin önüne çektim ve akşam yemeğine indim.

Otelde ev yemeği veriyorlardı; bütün konuklar uzun bir masanın etrafına toplanmıştı. Masadaki insanlar birkaç değişik boyuttan gelen cana yakın bir gruptu. Çevirimatiklerimizi kullanarak ikişerli gruplar halinde sohbet edebiliyorduk ama genel bir sohbet devreleri aşın yüklüyordu. Ahyes adlı bir boyuttan gelmiş şen şakrak bir kadın olan sol yanımdaki komşum eşiyle birlikte İslac'a sık sık geldiklerini söylemişti. Ona buradaki ayılar hakkında bir şey bilip bilmediğini sordum.

"Tabii," dedi, gülüp başıyla onaylayarak. "Oldukça zararsızdırlar. Ama ne de minik hayvancıklar! Kitapları bozuyorlar, zarfları yalıyorlar ve yataklara giriyorlar!"

"Yataklara mı giriyorlar?"

"Evet, evet. Onlar eskiden evcil hayvanlarmış da ondan."

Kocası benimle konuşabilmek için eğildi. O da neşeli bir beydi. "Oyuncak ayılar," dedi benim lisanımda, gülümseyerek. "Evet."

"Oyuncak ayılar mı?"

"Evet, evet," dedi ve sonra kendi lisanına başvurmak zorunda kaldı: "Oyuncak ayılar çocuklar için minik evcil hayvanlar değil miydi?"

"Ama onlar canlı değildir."

Dehşete düşmüş gibi baktı. "Ölü hayvanlar mı?"

"Hayır... içi pamuk dolu hayvanlar... oyuncaklar..."

"Evet, evet. Oyuncaklar, evcil hayvanlar," dedi gülümseyip başını sallayarak.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder