6 Kasım 2020 Cuma

Yaban Kızlar / Ursula K. Le Guin

 

Yaban Kızlar'dan...

Gece böylece geçti. Çocuklar kaçmaya kalkışmadı ve izlerini süren kimse çıkmadı. Ertesi günü ikindi saatlerinde Günebakan Tepeleri’ne varmak için güneye yönelip batıya yürüyerek geçirdiler. Beş yaşındaki dâhil, çocukların hepsi yürüdü; bebekler sırayla taşındı ve bu sayede hızlı denemese bile en azından sabit bir hızda ilerleyebildiler. Bataklık ateşiyle gelen kız sabah boyunca Bela’nın eteğini çekiştirip sol taraftaki bataklık bölgeyi göstererek kök sökme ve yeme işaretleri yaptı. İki gündür ağızlarına lokma koymadıklarından sonunda kızı izlemeye karar verdiler. Çocuklar suya girerek bir takım geniş yapraklı bitkileri köklerinden söktüler. Söktüklerini ağızlarına tıkıştırmaya başlayınca askerler atılıp suya girdiler ve kökleri ellerinden alıp yemeye başladılar. Taç insanları yemeden Toprak insanları yiyemezdi. Çocuklar şaşırmış görünmediler.

Bataklık ateşiyle gelen kız nihayet yiyebileceği bir kök bulup yedikten sonra bir kök daha söktü, çiğnedi ve bebeklere yedirmek için eline çıkardı. Bebeklerden biri hevesle kızın elinden yedi ama diğeri yemedi; yatırdıkları yerde kımıldamıyordu ve gözleri görmüyor gibiydi. Bataklık ateşiyle gelenle Dos ten Han’ın taşıdığı kız bebeğe su içirmeye çabaladılar. İçmedi.

Dos tepelerine dikilip daha büyük kızı parmağıyla işaret ederek, “Vui Handa,” dedi. Böylece kıza Vui adını veriyor ve ailesine ait ilan ediyordu. Bela, bataklık ateşiyle gelen kıza Modh Belenda, sırtında taşıdığı küçük kardeşineyse Mal Belenda adlarını verdi. Diğer askerler de taşıdıklarına ad verdiler ama Ralo ten Bal hasta bebeği işaret edip adını koyacakken bataklık ateşiyle gelen kız, yani Modh bebekle arasına girdi, heyecanla, yo, yo, işaretleri yaptı ve eliyle ağzını kapadı.

Ralo, “Ne diyor bu be?” dedi. Askerlerin en genciydi; on altı yaşındaydı.

Modh pantomimine devam etti: yere yattı, ölü biriymiş gibi kafasını yana devirip gözlerini yarı yarıya kapadı; ellerini pençe gibi yaparak yüzünü buruşturup ayağa fırladı ve Vui’ye saldırıyormuş gibi yaparak hasta bebeği işaret etti.

Genç askerler bakakalmışlardı. Kız galiba bebeğin öleceğini anlatmaya çalışıyordu. Yaptığı diğer hareketleriyse anlayamıyorlardı.

Ralo bebeği işaret ederek, “Groda,” dedi. Bu ad Sahipsizler’e, sahibi bulunmayan ve tarlalarda çalıştırılan Toprak insanlarına verilirdi.

Bela, “Gidelim,” buyurdu, toparlandılar. Ralo hasta bebeği bırakarak uzaklaştı.

Diğerlerinden biri, “Toprak’ını almıyor musun?” dedi.

“Niye alayım?” dedi Ralo.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder