1 Kasım 2020 Pazar

İçdeniz Balıkçısı / Ursula K. Le Guin

 İçdeniz Balıkçısı

İçdeniz Balıkçısı’ndan…

Ödu Cemiyeti’ni gizli bir proje olarak destekleyen Atlantik Birliği hükümeti Artık Yıl Darbesi'yle devrildiğinde Maston ile adamları hazırdı; Cemiyet'in malları, dokümanları ve üyeleri bir gece içinde sınırdan gizlice Amerika Birleşik Devletleri'ne geçirilmişti. Kısa sürede yeniden bir araya geldikten sonra Kaliforniya Cumhuriyeti'ne başvurarak, bin yıllık bir barış devresinin geleceğine inanan bir mezhep grubu olarak yerleşecekleri bir toprak istemişler ve San Joaquin Vadisi'nin boş kimyasal bataklıklarına yerleşmelerine izin verilmişti. Oraya inşa ettikleri kubbekent Özel Dünya Uydusu'nun bir prototipi haline gelmiş ve o kadar yaşama elverişli olmuştu ki kolonicilerden birkaçı emek ve zenginlik israfındansa buraya yerleşmeyi daha makul bulmuştu. Fakat Calmex Anlaşması'nın bozulması ve güneyden gelen ilk istilalara ilaveten yeni bir mantar salgını, dünyanın uygun bir seçim olmadığını bir kez daha gözler önüne sermişti. Dört yıl boyunca yapı ekipleri yılda dörder kez mekiklerle gidip geldiler. Kaliforniya'ya göç edildikten yedi yıl sonra dünyadaki fırlatma merkeziyle hürriyet noktasında asılı duran altın balon arasında yapılan son on yolculukla koloniciler Ödu'ya ve emniyete taşınmış oldu. Sadece beş hafta sonra Ödu'daki ekranlar Ramirez'in ordularının Bakerfield'ı istila ettiğini, fırlatma kulesini yıktıklarını, kalan birkaç şeyi de talan ettiklerini ve kubbeyi yaktıklarını göstermişti.

"Kılpayı kaçmışız," dedi Nuh babası İzi'ye. Nuh on bir yaşındaydı ve çok okuyordu. Bunun gibi edebi deyimleri kendisi keşfediyor ve bunları vakur bir zevkle kullanıyordu.

"Benim anlamadığım şey," dedi on beş yaşındaki Esther, "neden diğerlerinin de bizim yaptığımız şeyi yapmadığı." Ekranda görünenlere kaşlarını çatarak, gözlüklerini düzeltti. Yapılan ameliyat ileri derecedeki görme bozukluğunu pek iyileştirememişti; bağışıklık sistemi sorunları ve alerjik tepkileri nedeniyle de göz nakli mümkün değildi; lens dahi takamıyordu. Kenar mahalle çocukları gibi gözlük takıyordu. Fakat burada, Ödu'nun bu tamamen kirlilikten arınmış ortamında geçen birkaç yıl mutlaka onun sorunlarını ortadan kaldıracak, diye temin etmişti doktorlar İzi’yi, hatta dört dörtlük bir çift gözü de dondurulmuş organ bankasından alacağına garanti vermişlerdi. "O halde, benim mavi gözlü kızım olacaksın!" diye takılmıştı babası Esther'e, on üç yaşında, üçüncü ameliyatın başarısız geçmesinden sonra. Önemli olan bu kusurun, genetik kodlu değil de gelişimsel bir kusur olmasıydı. "Senin genlerin bile mavi," demişti İzi kızına. "Nuh ile bende skolyoz var ama senin sarmalın kusursuz, güzel kızım. Nuh B veya G Grubundan birini bulmak zorunda ama sen bütün koloniden seçebilirsin, sen Kısıtsızsın. Aramızda sadece on iki tane daha Kısıtsız var."

"O halde ben herkesle ilişki kurabileceğim," demişti Esther, sargıların altındaki tamamen ifadesiz yüzüyle. "Çok yaşa On Üç Numara."

Şimdi erkek kardeşinin yanında duruyordu; İzi, Bakerfield Kubbesi'nde olanları görmeleri için onları izleme merkezine çağırmıştı. Ödu'daki kadınların ve çocukların bir kısmı duygusallaşmaya, dediklerine göre "sıla hasreti" çekmeye başlar gibi olmuşlardı; bu yüzden İzi, çocuklarının dünyanın nasıl bir yer 

indir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder