26 Kasım 2020 Perşembe

Safran Sarı / İnci Aral

 


Safran Sarı'dan...

Akşam, Londra'dan döndüğünde kendisinin sanarak alıp eve getirdiği valizin bir başkasına ait olduğunu gece geç vakit, açtığında fark etmiş, içindeki eşyayı bir sapığın tutkulu dikkatiyle incelediği halde sahibinin kimliğiyle ilgiline bir bilgi bulabilmişti ne de işe yarar bir ipucu.

İşaretler valizin genç bir kadına ait olduğunu gösteriyordu. Sade, iyi kalite dış giyimle baştan çıkarıcı iç çamaşırlar çekici bir karşıtlık oluşturuyordu. Otuz sekiz beden koyu kahve kaşe bir pantolon, biri beyaz biri pembe iki gömlek, açık lila ren­gi dantelli bir sütyen g-string takımı, beyaz ve siyah birer takım daha, birkaç çorap, grili pembeli ipek bir eşarp, kemer, kısacık bir siyah etekle içi naylon kaplı bez torbaya konmuş bir çift kahverengi, klasik kısa topuklu - otuz sekiz numara- ayakka­bı, Pantolon uzunluğundan valiz sahibinin boyunun bir yetmişer civarında olduğu anlaşılıyordu. Küçük tuvalet çantasındaki kozmetik pahalı ve iyi cins, kadife torbadaki gümüşler güzeldi. Hele aralarındaki biri yakut diğeri zümrüt gömme taşlı iki kalın altın yüzük olağanüstüydü.

Takıları yatağın üstüne dizdiğinde içinde şıkırdayan bir şeyler daha olduğunu anlayıp keseyi örtünün üstüne boşalt­mıştı. Bir avuç eski paraydı dökülen. On altı adet gümüş sik­ke...

Şaşırtıcı mıydı? Emin değildi Volkan, ancak yüzüklerle sik­kelerin Çok değerli olduklarını tahmin edebiliyordu. İnsan bunların benzerlerini ancak müzelerde, eski eserler arasında görebilirdi. Doğrusu valiz hiç de uygun bir yer değildi bu tür nesneleri taşımak için.

Taklit olabilirlerdi ama özellikle sikkeler tarihi eserse alışıl­mışın dışında, tersine bir yolculuğu işaret ediyorlardı. Belki de satılmak üzere yurtdışına çıkarılmış, bir nedenle geri dönmüş­lerdi. Daha çok sayıda gitmiş, az dönmüş de olabilirlerdi ayrı­ca. Her ne idiyse bunları valizde tutmak cesaret işiydi. Öte yandan valiz, el çantasından daha elverişli, daha az dikkat çe­kici de olabilirdi. Bu konularda deneyimi yoktu.

Zulasına sahip çıkamayan bu dalgın kadın nasıl biriydi acaba?

Kendi valizinin dış cebinde bu tür karışıklıklara önlem ola­rak şirket antetli bir kimlik kartı bulunduruyordu. Havayolu­na kayıp bildiriminde bulunmadan önce kadından bir-iki gün haber beklemek doğru olacaktı. Karar veremiyordu aslında. Valiz tehlikeli olabilirdi, bela aranmaya, basma dert açmaya gerek yoktu.

Kendini yazılacak polisiye bir öykünün kapı eşiğinde bekliyormuş gibi hissetti. Ofisteki odasında yalnızdı. Her zaman­kinin tersine sakin bir öğleden sonraydı. Kocaman bir salonu andıran zevkle döşenmiş çalışma odası beşinci kattaydı ve dış dünyadan özenle korunmuştu. Pencere önünde durduğunda caddeden geçen araçların, insanların, otobüs duraklan, kavşak­lar ve trafik lambalarının başını döndürecek kadar aşağıda kal­dığını görüyordu. Bazen paniğe kapıldığı, bir an önce yeryüzü­ne inip kalabalığa karışmak istediği de oluyordu ama bu oda­da hissettiği şey ayrıcalık ve iktidardı. Aşağıdaki karıncalar or­dusunun çok uzağında sanal bir...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder