29 Eylül 2018 Cumartesi

Günahkar / Tess Gerritsen

Günahkar

Günahkar

Günahkar'dan...
Erdemli öfke Jane Rizzoli'nin her zaman yakıtı olmuştu. Canavarları avlamasına yardımcı olan yakıtı. Ama bugün sanki bu yakıt alev almış ve sanki bu alev onu içten içten yakıp kül ediyormuş gibi yüzünü soldurmuştu.
Maura'nın ateşe körükle gitmeye niyeti yoktu. Sesinin özellikle heyecansız çıkmasına ve bir iş kadını gibi konuşmaya özen gösteriyordu. Bir bilim adamı asla heyecana kapılmaz, gerçeklerden yola çıkarak hareket ederdi çünkü.
Rahibe Camille'in koluna dokunup dirseğine baktı. "Çok fazla yumuşak. Henüz kasları katılaşmamış."
"Herhalde beş-altı saat sonra başlar değil mi?"
"Bir de burası soğuk tabii."
Rizzoli derin derin burnundan soluyup buz gibi mekâna bir miktar buhar çıkarttı. "Hem de nasıl."
"Neredeyse donma noktasında. Kasların katılaşması biraz gecikecek."
"Mesela ne kadar sürer?"
"Belirsiz."
"Peki ya yüzü? Yüzündeki morarma?"
"Vücut yarım saat sonrasında katılaşmaya başlamalıydı aslında. Ama ölüm zamanını bu durumda anlayamayacağız gibi."
Maura alet çantasını açtı ve odanın ısısını ölçmek için bir termometre çıkarttı.
Kurban kat kat giyinmiş olduğu için ceset morga götürülmeden rektal ısısını ölçmemeye karar verdi. Termometreyi sokmadan cinsel tecavüze uğrayıp uğramadığı konusunda kesin bir hüküm veremeyeceği için de bu işlemi bu yeteri kadar aydınlatılmamış odada yapması doğru olmazdı. Aynı zamanda elbiselerin çıkartılması delillerin zarar görmesine neden olabilirdi. Bunun yerine bir şırınga çıkartıp ölüm sonrası potasyum seviyesini ölçmek üzere camsı sıvıyı çekti. Böylece yaklaşık ölüm zamanı hakkında bir fikri olacaktı.
"Bana diğer kurban hakkında biraz bilgi ver," dedi Maura camsı sıvıyı yavaşça şırınganın içine çekerken.
Rizzoli bu işlemden iğrendiğini belli eden bir ses çıkartıp arkasına döndü.
"Kapının orada bulunan ceset atmış sekiz yaşındaki rahibe Ursula Rewland'e ait. Güçlü bir kadın olmalı, zira ambulansa konulurken kollarını oynatıyormuş. Ambulansla götürülürken benle Frost buradaydık."
"Çok mu kötü yaralanmıştı?"
"Onu görmedim. St. Francis Hastanesin'den aldığımız son rapora göre hemen ameliyata alınmış. Kafatasında bir sürü kırık ve beyninde de iç kanama varmış." "Aynı bu kurban gibi."
"Evet, aynen Camille gibi." Rizzoli'nin ses tonu yine öfke kusuyordu.
Maura doğruldu. Titriyordu. Pantalonunun paçaları mantosunun kara giren eteklerinden gelen buz gibi suyu emmiş, baldırları üşümüştü.
Telefonda kendisine cinayet mahallinin dışarıda olmadığı söylendiğinden arabadaki atkısını ve eldivenlerini yanına almamıştı, ama bu ısıtılmamış mekânın da dışarıdaki avludan pek farkı yoktu hani. Ellerini mantosunun cebine soktu ve elinde eldiven ve boynunda atkı olmayan Rizzoli'nin bu buz gibi şapelin içinde nasıl bu kadar saattir durduğunu merak etti.
Rizzoli sanki içinde yanan öfke ateşiyle ısınıyor, ve dudakları artık morlaşmaya yüz tuttuğu halde daha sıcak bir mekâna gitmek için acele etmiyordu. "Neden burası bu kadar soğuk?" diye sordu Maura. "Burada nasıl ayin yapıyorlar anlamıyorum."
indir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder