4 Nisan 2022 Pazartesi

Oliver Twist / Charles Dickens

 

Oliver TwistOliver Twist

Oliver Twist’ten…

Bu pohpohlanmadan besbelli pek hoşnut kalan yazman, “Ne demezsin Mrs. Mann, olabilir, olabilir!” diye yanıtladı. Bardağındaki içkiyi bitirdi ve sonra, “Oliver artık bu çiftlikte kalacak yaşı geçtiği için yönetim kurulu onu geri almaya karar verdi; ben de onu alıp götürmek için kendim geldim. İşte böyle... Onu hemen çağır bakalım,” diye ekledi.

Mrs. Mann, “Şimdi getiririm,” diyerek dışarı çıktı. Bu arada yüzünü ve ellerini kaplayan kir kabuğunun ilk yıkayışta çıkabilecek kadarını çıkarmış olan Oliver da cömert ve sevecen koruyucusu tarafından odaya getirildi.

“Beyefendiyi bir selamla, Oliver.”

Oliver, yarı koltuktaki yazmana, yarı masa üzerindeki kokartlı şapkaya doğru eğilerek selam verdi.

Mr. Bumble oldukça tumturaklı bir sesle, “Benimle gelir misin Oliver?” diye sordu.

Oliver tam, kiminle ve nereye olursa olsun gitmeye yürekten razı olduğunu söylemek üzereydi ki başını kaldırınca yazman beyin arkasında dikilen Mrs. Mann’a gözü ilişti. Kadın öfkeli bir yüzle kendisine doğru yumruğunu sallamaktaydı. Oliver onun ne demek istediğini hemencecik kavradı, çünkü bu yumruk gövdesine o kadar çok inmişti ki belleğinde de iz bırakmamasına olanak yoktu.

Zavallı Oliver çiftçi kadını kastederek, “O da gelecek mi benimle?” diye sordu.

Mr. Bumble, “Yazık ki gelemez,” diye yanıtladı. “Ama seni ara sıra görmeye gelecektir.”

Bu Oliver için büyük bir müjde sayılmazdı. Yine de çocuk yaşının küçüklüğüne karşın büyük bir üzüntü numarası yapacak kadar akıllıydı. Gözlerinden yaş fışkırtmak da onun için büyük bir beceri değildi. Canınız ağlamak istiyorsa açlık ve az önce yediğiniz dayak size en büyük yardımcı olur. Böylece Oliver da büyük bir rahatlıkla ağlamaya başladı. Mrs. Mann ona yüzlerce öpücük ve bir de çocuğun öpücükten çok gerek duyduğu bir şey, yani bir dilim tereyağlı ekmek verdi. Çocuğun yoksullar evine döndüğünde pek aç olmamasını istiyordu.

Böylece elinde bir ekmek dilimi, başında o küçük yetimhane kasketi, Oliver, Mr. Bumble ile birlikte bu düşkünler yuvasından ayrıldı. Bu çatı altında geçirdiği çocukluk yıllarının karanlığını ne tatlı bir söz ne de candan bir okşayış aydınlatmıştı. Yine de çit kapısı arkasından kapandığında Oliver’ın içi çocuksu bir üzüntüyle burkuldu. Ardında bıraktığı yoksulluk ortakları gerçi pek zavallı kimselerdi ama Oliver onlardan başka arkadaş bilmemişti ki! Koca yeryüzünde yapayalnız olduğunu çocuk şu anda ilk kez kavradı ve bu duyguyla yüreği dağlandı.

Mr. Bumble uzun uzun adımlarla ilerliyordu. Onun sırmalı kol yenini sımsıkı kavramış olan Oliver da yanı başında koşar adım gidiyor ve her yüz adımda bir, “Artık yaklaştık mı?” diye soruyordu. Bu sorulara Mr. Bumble gayet kısa ve ters yanıtlar veriyordu, çünkü şekerli cinin verdiği geçici yumuşaklık artık uçup gitmiş ve Mr. Bumble gene bir kilise yazmanı olmuştu.

Oliver yoksullar evinin çatısı altına geleli daha çeyrek saat olmamış ve ikinci dilim ekmeği ancak gövdeye indirmişti ki onu yaşlı bir kadına teslim etmiş olan Mr. Bumble geri geldi ve o akşam “idare kurulu”nun toplantı gecesi olduğunu, kendisinin de hemen “idare”nin huzuruna çıkması gerektiğini haber verdi.

“İdare” denilince, çiftlikte kullanılan ve “idare lambası” denilen küçük gaz lambalarını anlayan ve böyle bir kurulun nasıl bir şey olabileceği konusunda açık ve kesin bir düşünce üretemeyen Oliver, bu haber karşısında şaşırdı ve gülsün mü ağlasın mı bilemedi. Neyse ki sorun üzerinde fazla kafa yoracak zamanı da olmadı çünkü Mr. Bumble onu uyandırmak için bastonuyla kafasına, canlandırmak için de arkasına vurup kendisini izlemesini buyurarak geniş, beyaz badanalı bir odaya götürdü. Burada bir masa çevresinde sekiz-on şişman beyefendi oturmaktaydı. En başta, ötekilerden daha yüksekçe bir koltukta, hepsinden daha şişman, yusyuvarlak, kırmızı yüzlü bir bey vardı.

Mr. Bumble, “İdare kurulunu selamla,” dedi.

Oliver gözlerindeki iki-üç damla gözyaşını sildi ve tavandaki bir avizeden başka “lamba” görmediği için şans eseri bunu selamladı.

Yüksek koltuktaki bey, “Adın ne, çocuk?” diye sordu.

Oliver karşısında bu kadar çok beyefendi görünce korkudan titremeye, yazmanın bastonu gene arkasına inince de ağlamaya başlamıştı. Bu iki neden yüzünden yanıtı çok alçak ve tereddütlü bir sesle çıktı. Bunun üzerine beyaz yelekli bir beyefendi ona geri zekâlı olduğunu söyledi ki moral verip rahatlamasını sağlamak için bundan daha iyi bir yol olamazdı...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder