1 Mart 2022 Salı

Balkondaki Adam / Maj Sjowall & Per Wahlöö

 

Balkondaki AdamBalkondaki Adam

Balkondaki Adam’dan…

Aslında Kollberg pek de haksız sayılamazdı. Ama bu kadar hafife alınmak da bazen can sıkıyordu. Her ikisi de Ahlberg’i, üç yıl önce birlikte yürütmüş oldukları bir cinayet soruşturmasında tanımışlardı. Araştırmalar aylarca sürmüş, bu süre içinde aralarında iyi bir arkadaşlık kurulmuştu. Aslında devlet polisinden yardım istemek, Ahlberg’in hiç hoşuna gitmezdi. Zaten Martin de bu iş için yarım günden fazla harcamayı istemiyordu.

İstasyon saatine baktığı zaman, telefonla tam dört dakika konuşmuş olduğunu anladı. Yani daha trenine onbeş dakika vardı. Bekleme salonu her zaman olduğu gibi şimdi de çeşit çeşit insanla doluydu.

Martin Beck gibi uzun boylu, zayıf yüzlü olan, geniş bir alnı ve güçlü bir çenesi bulunan bir adamın, elinde çantasıyla aylak aylak dolaştığını görenler ilk anda onun büyük şehrin kalabalığı içinde boş yere yolunu bulmaya çalışan bir yabancı olduğunu sanabilirlerdi.

Boğuk bir ses:

«Hey! sen oradaki, baksana!» diyerek fısıldadı.

Martin Beck arkasını döndüğü zaman, sesin sahibinin ondört yaşlarında sarı örgülü saçlı ve mini etekli bir kız olduğunu gördü. Ayakları çıplak ve kirliydi. Hemen hemen kendi kızıyla yaşıttı ve ancak onun kadar gelişmişti. Avcunun içinde göstermek istediği dört resim tutuyordu.

Bu resimlerin kaynağını tahmin etmek çok kolaydı. Kız, otomatik resim çeken makinelerden birine gitmiş ve yere çömelerek etekliğini koltuk altlarına kadar sıyırıp parayı kutuya atmıştı.

Aslında fotoğraf kulübelerindeki perdeler diz hizasına kadar kesilmişti ama bu tip işleri önlemek için henüz yeterli olmadığı meydandaydı. Martin Beck resimlere bakarken zamane çocuklarının çok çabuk geliştiğini ve üstelik iç çamaşırı kullanmadıklarını düşünüyordu. Yine de bütün bunlara rağmen resimler çok iyi çıkmış sayılmazdı.

Kız umutsuz bir sesle,

«Yirmibeş papel,» diye mırıldandı.

Martin Beck şaşkınlıkla çevresine bakınınca, salonun öteki yanında iki üniformalı polisin bulunduğunu görüp, onlara doğru yürümeye başladı. Polislerden biri onu tanıyarak selâm verdi.

«Gençlerin hareketlerine biraz daha dikkat edemez misiniz?»

«Elimizden geleni yapıyoruz, komiserim.»

Bu karşılığı onu tanımış olan genç polis vermişti. Mavi gözleri ve oldukça bakımlı sarı bir sakalı vardı.

Martin Beck başka birşey söylemeksizih perona açılan cam kapıya doğru yürüdü. Mini etekli kız salonun ortasına doğru gelmiş gizlice elindeki resimleri incelemeye başlamıştı. Herhalde resimleri neden satamadığını anlamaya çalışıyordu.

Fakat birazdan bir manyağın geleceği ve resimleri hemen satın alacağı kesindi...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder