28 Şubat 2022 Pazartesi

Uçtu Uçtu İtfaiye Arabası Uçtu / Maj Sjowall & Per Wahlöö

 

Uçtu Uçtu İtfaiye Arabası UçtuUçtu Uçtu İtfaiye Arabası Uçtu

Uçtu Uçtu İtfaiye Arabası Uçtu’dan…

Tam bir ay sonrasıydı. Lennart Kollberg Vastberga'-daki odasında oturmuş düşünüyordu: henüz onyedisinde olan bir kız nereye gitmiş olabilirdi? İnsanlar, özellikle genç kızlar ve de genellikle yaz mevsiminde sürgit kaybolmadaydılar. Kimi bağdaş kurup oturarak afyon çekmek için oto-stopla Nepal'e dek uzandıktan, kimi Alman pornografi dergilerine çırılçıplak poz verip ceplere biraz dünyalık indirdikten, bir bölüğü de gruplar halinde kamp amacıyla kırlıklara giderek sadece ailelerine telefon açmayı unutmuş olduktan sonra, tüme yakın çoğunluk yine, sapasağlam çıkagelirdi.

Ne var ki, bu kız gerçekten kaybolmuş görünüyordu. Masanın üstündeki fotoğrafında kız gülücükler dağıtmaktaydı. Adam karamsarlık içinde düşündü: Herhalde hiç de bunca parlak olmayan bir durumda yeniden ortaya çıkacaktı. Belki ölü bir balık gibi Kanal'dan çıkaracaklardı onu veya sözgelişi, Nacka ulusal parkının bir havuzundan...

Martin Beck izindeydi ve Skacke, el altında bir yerde olmak gerekirken, ortalıkta görünmüyordu.

Dışarda yağmur yağmaktaydı. Yaprakların tozunu alan ve bir gözaydın habercisi gibi sevinçle camlan tıklatan taptaze, tertemiz bir yaz yağmuruydu bu.

Kollberg, özellikle ezici sıcaklardan sonra gelen, bu cana can katıcı yağmuru severdi. Arada açılıp güneşin bir an yüzünü göstermesine izin veren yağmur yüklü koca koca boz bulut kümelerini zevkle seyrediyordu. Derken, az sonra eve nasıl gideceğini düşünür oldu: Kaçta? En geç beşbuçukta. Yo, bu geç olur. Unuttun mu, aptal? Bugün Cumartesi!

Ve aynı anda, hiç kuşkusuz, telefon çaldı.

«Alo, abi. Ben Strömgren.»

«Hı-hıh.»

«Teleks'de bir şey var, ama ben pek çıkaramıyorum.»

«Nedir?»

«Paris'ten, abi. Şimdi çevirisini yaptırdım. Şöyle bir şey, bak: Lasalle hakkında isteminizle ilgili uyarıcı bilgi. Öğrenildiğine göre, Brüksel'den hareketle herhalde Stockholm yolunda. Ek uçak seferi yapan SN X3'ün tahminen 18:15'de Arlanda havalimanına inmesi beklenmekte. Ad: Samir Malghagh. Pasaport: Fas.»

Kollberg sessiz kaldı.

«Aslında Şef Beck için bu, ama o izinde. Ben hiçbir şey anlamadım. Ya sen, abi?»

«Evet,» dedi Kollberg. «Ne yazık ki, evet. Senin orda kaç kişi var?»

«Burda mı? Hemen hemen hiç. Benim dışımda yani. Marsta karakolunu arayayım mı?»

«Hiç yorulma,» dedi Kollberg bezgince. «Ben gerekeni yaparım. Kaç dedin? Altıyı çeyrek geçe miydi?»

«Onsekiz-onbeşte. Burda öyle diyor, abi.»

Kollberg saate bir göz attı. Dördü henüz geçmekteydi. Bol vakit sayılırdı bir bakıma.

Telefonun düğmelerine bastı ve kendi evinin numarasını çevirdi:

«Arlanda'ya gitmem gerekiyor, güzelim.»

«Hay aksi şeytan!» dedi Gun.

«En uygun deyimi buldun.»

«Kaçta dönersin?»

«Sekizden geç kalacağımı sanmam.»

«Çabuk!»

«Lafa bak! Hasta ilacını bilir, kızım. Kapa!»

«Lennart.»

«Mmm.»

«Seni seviyorum. Hoşça kal.»

Karısı telefonu öylesine çabuk kapamıştı ki, bir şey söylemeye vakit bulamadı. Gülümsedi, ayağa kalktı ve de koridora çıkıp bağırdı:

«Skacke!»

Tek duyduğu şey yağmurun sesiydi ve nedense hoşlanmak bir yana, artık sinirine dokunuyordu...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder