2 Mart 2022 Çarşamba

Taşrada Düğün Hazırlıkları / Franz Kafka

 

Taşrada Düğün HazırlıklarıTaşrada Düğün Hazırlıkları

Taşrada Düğün Hazırlıkları’ndan…

Elektrikli tramvaylar azametli büyüklükleriyle yakınlarından geçiyor, kimi tramvaylar ise uzaklarda, nedendir bilinmez, hareketsiz duruyordu.

O sırada nişanlısının fotoğrafına bakan Raban, “Duruşu nasıl da öne eğik,” diye düşündü. “Dik durduğunu hiç görmedim zaten. Belki kamburu var sırtında. Bakışlarımı bu kamburdan almam olanaksız artık. Ağzı da öyle geniş ki! Alt dudağının fırlak oluşu da bir başka gerçeklik. Evet, bunu da anımsadım şimdi. Ya giyim kuşamı! Kadın giyiminden hiç anlamadığım doğru ama bu dar kol yenleri de çirkin işte, kollara sarılmış sargı bezi gibi duruyorlar. Sonra, sonra şapkasının kenarı her köşede değişik bir kıvrılışla yukarı kalkıyor. Yine de gözleri güzel, yanılmıyorsam kahverengi. Hem herkes güzel diyor gözleri için.”

Raban düşüncelere dalmışken bir tramvay durdu önünde; insanlar omuzlarına bastırdıkları ellerinde henüz tam kapamadıkları şemsiyelerini tutarak Raban’ın iki yanından geçip, birbirlerini iterek tramvayın biniş kapısına saldırdılar. Bavulunu koltuğunun altına alan Raban, kaldırımdan aşağı itildi ve tam da bir su birikintisinin içine girdi. Tramvaydaki bir banka oturmuş küçük bir çocuk iki elinin parmaklarını ağzına bastırmıştı; hemen o anda ayrılan birine veda selamı verire benziyordu.

Tramvaydan inen birkaç yolcu, binenlerin saldırısından kaçabilmek için, tramvay boyunca ilerlemek zorunda kaldılar. O sırada bir hanımefendi tramvayın ilk basamağına adım attı, uzun eteğini iki eliyle dizlerinin üzerine dek sıvamıştı. Kapıdaki pirinç tutamaklardan birine yapışan bir beyefendi başını kaldırmış, bir başka hanımefendiyle konuşuyordu. Tramvaya binmek için bekleyenler sabırsızlanıyordu. Vatman bağırmaya başladı.

Bekleyen kalabalığın gerisinde duran Raban arkasına döndü, biri onu adıyla çağırmıştı.

“Ah, Lement, sen ha!” dedi sesini yükseltmeden, yanına gelen delikanlıya şemsiye tutan elinin serçe parmağını uzattı.

Lement, “Nişanlısına gitmek için yola koyulan bir beyefendi! Ateş bacayı sarmış galiba,” dedi alaylı gülümseyerek.

“Ne desen haklısın, yola bugün çıktım,” dedi Raban, “akşama doğru sana bir mektup yazmıştım. Yola yarın seninle birlikte çıkmayı çok isterdim ama yarın cumartesi, yolların nasıl kalabalık olacağını sen de biliyorsun, hem yol da uzun.”

“Ne yapalım. Bana sözün vardı ama insan âşık olunca… Ben de tek başıma giderim artık.” Lement’in bir ayağı yolda bir ayağı kaldırımdaydı, ağırlığını bir bu bir diğer bacağına veriyordu. “Tramvaya binecektim ama kaçtı. Haydi, biraz yürüyelim, sana arkadaşlık edeyim. Daha zamanın var.”

“Geç olmadı mı?”

“Acele etmeni anlıyorum ama bana güven, çok zamanın var. Bak bana, hiç acele ediyor muyum? Bu yüzden Guiilemann’la da buluşmadım.”

“Guillemann mı? O da iznini taşrada geçireceklerden galiba?”...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder