22 Şubat 2022 Salı

Yolcu / Diana Gabaldon

 

YolcuYolcu

Yolcu’dan…

Aslında uyumuyordu, sadece ateşin verdiği baygınlık haliydi ama kulaklarında çınlayan Melton'ın sesi onu uyandırmıştı.

"Grey," diyordu ses, "John William Grey! Bu adı biliyor musun?"

"Hayır," dedi, uyku ve ateşten aklı karışmıştı. "Bak dostum, ya beni vur ya da git, tamam mı? Ben hastayım..."

"Carryarrick yakınlarında." Melton'ın sesi teşvik edici ve sabırsızdı. "Bir çocuk, sarışın ve on altı yaşlarında. Ormanda karşılaştınız."

Jamie, ona eziyet çektiren kişiye gözlerini kısarak baktı. Ateş görüşünü bulanıklaştırıyordu fakat üzerine eğilmiş sağlam, kemikli yüzün bir şekilde tanıdık geldiğini düşünüyordu. Neredeyse bir kızınkine benzeyen bu büyük gözleri bir yerden hatırlıyordu.

"Ahh," dedi, aklında kararsızca dönen resim selinden tek bir yüzü yakalayarak. "Beni öldürmeye çalışan küçük delikanlı. Evet, hatırlıyorum." Gözlerini yeniden kapattı. Ateşin etkisiyle bir duygu diğer duyguya karışıyor gibi geliyordu. John William Grey'in kolunu kırmıştı; elinin altındaki çocuğun sağlam kemiklerini hatırlaması, taşlara doğru onu sürüklerken Claire'in kolunun kemiklerini aklına getirmişti. Serin puslu esinti Claire'in parmaklarıyla yüzüne vuruyordu.

"Uyan, baş belası!" Melton sabırsızca onu sallarken, başı boynuna vuruyordu. "Beni dinle!"

Jamie zayıf bir şekilde gözlerini açtı. "Evet?"

"John William Grey benim kardeşim," dedi Melton. "Bana seninle karşılaştığını söyledi. Sen onun hayatını bağışlamışsın ve sana bir söz vermiş. Bu doğru mu?"

Büyük bir çabayla aklını toplamaya çalıştı. Ayaklanmanın ilk savaşından iki gün önce onunla karşılaşmıştı; Prestonpan'daki İskoçlar'ın zaferinden iki gün önce. O zamanla şimdi arasında geçen altı ay büyük bir uçurum gibi görünüyordu, bu aradaki zamanda ne kadar çok şey olmuştu.

"Evet, hatırlıyorum. Beni öldürmek için söz vermişti. Onun için bunu yaparsan kusura bakmam." Göz kapakları yeniden düştü. Vurulmak için illa uyanık olması şart mıydı ki?

"Sana bir şeref borcu olduğunu söyledi ve var da." Melton ayağa kalkıp pantolonunun dizlerindeki tozu silkeledi ve büyük bir şaşkınlıkla soran gözlerle bakan üsteğmenine döndü.

"İki arada bir derede kaldım, Wallace. Bu... bu II. James yanlısı herif oldukça ünlü biri. Sen Kızıl Jamie'yi duymuş muydun? İlanların bir tanesinde var mıydı?" Üsteğmen başını 'evet' anlamında salladı, ayaklarının ucunda yerde yatan pis bedene şüpheli bir şekilde bakıyordu. Melton acı bir şekilde gülümsedi.

"Şimdi o kadar da tehlikeli görünmüyor, değil mi? Ancak o hâlâ Kızıl Jamie Fraser ve Ekselansları böyle şanlı bir esirin olduğunu duyunca mutlu olacaktır. Charles Stuart'ı daha bulmadılar ama iyi bilinen birkaç II. James yanlısı da Tower Hill'deki kalabalığı hoşnut eder."...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder