24 Şubat 2022 Perşembe

Yabancı / Diana Gabaldon

 

YabancıYabancı

Yabancı’dan…

Kuzey İskoçya’yı seçmemizin bir diğer sebebi de Frank’in soyağacına duyduğu meraktı. Oradan oraya yanında taşıdığı o eski püskü kâğıt parçalarından birinde yazana göre can sıkıcı atalarından biri on sekizinci yüzyılda bu bölgelerde bir şeylerle ilgili bir şeyler yapmıştı - yoksa bu on yedinci yüzyılda mıydı?

“Eğer soyağacımın kökü kurursa, bunun tek sorumlusu dışarıdaki yorulmak bilmez ev sahibemiz olacak. Hem biz sekiz yıldır evliyiz. Küçük Frank Jr. şahitlerin huzurunda oluşmadan da yeteri kadar meşru olacaktır.”

“Oluşmayı başarabilirse tabii,” diye karamsar bir cevap verdim. Kuzey İskoçya’ya doğru yola çıkmadan bir hafta önce yine hayal kırıklığına uğramıştık.

“Bu insanı zindeleştiren temiz havaya ve sağlıklı beslenmeye rağmen mi? Bunu başarmak için daha fazla ne yapabiliriz ki?” Bir gece önce yemekte kızarmış ringa balığı yemiştik. Öğlen yemeğinde de tuzlanmış ringa balığı. Şu an merdiven boşluğundan her yere yayılan keskin koku da kahvaltıda yine ringa balığı olacağının en büyük belirtisiydi, bu seferki tütsülenmişti.

“Bayan Baird’i mutlu edecek bir performans daha sergilemeyi düşünmüyorsan, giyinmen gerekiyor. O papazla saat onda buluşmayacak mıydın?” Bölge papazı olan saygıdeğer Dr. Reginald Wakefield’in elinde Frank’in incelemek istediği oldukça ilginç vaftiz kayıtları vardı. Bunların içinde eski ordu dönemlerindeki kayıtların ya da biraz önce sözünü ettiğim nam salmış ataların bilgilerinin çıkma olasılığının bulunduğundan bir kez daha bahsetmeme gerek yok sanırım.

“Büyük-büyük-büyük-büyük-büyükbabanın adı neydi bir daha söyler misin? Hani ayaklanmalar sırasında ortalıkta dolaşıp duranın? Willy miydi, Walter mı?”

“Aslında Jonathan’dı.” Frank onun aile tarihçesine olan ilgisizliğimi büyük bir hoşgörüyle karşılıyordu ama yine de eline geçen her fırsatta ya da ona sorduğum en ufak bir sorunun karşılığında bana Randalllar’ın ve onların akrabalarının hakkındaki tüm gerçekleri tarihler vererek anlatıyordu. Gömleğinin düğmelerini iliklerken gözleri ateşli bir hatibin gözleri gibi yanıyordu.

“Jonathan Wolverton Randall Wolverton adı annesinin amcasından geliyor, Sussex’ten gelen küçük bir şövalye. Ordudayken bir şekilde ona takılmış olan ‘Kara Jack’ adıyla da bilinirdi, sanırım bu isim ona buraya atandığı dönemlerde verilmişti.” Kendimi yüzüstü yatağa attım ve horlama taklidi yapmaya başladım. Frank bu hareketimden hiç etkilenmedi ve bilgece yorumlarına devam etti.

“Otuzlu yaşlarının ortalarında - yani 1730’larda - o dönemde işkenceleriyle meşhur olan ağır süvarilerin komutanlığına atandı. Kuzen May’in bana gönderdiği eski mektuplarda yazanlara bakılırsa orduda gayet başarılıymış. Bildiğin üzere onun küçüğü olan erkek kardeşi geleneği sürdürmüş ve papaz yardımcısı olmuştu, henüz onun hakkında yeterince bilgi bulamadım. Neyse Jack Randall, 1745’te İngiltere Kralı II. James yanlılarının çıkardığı isyan sırasında yaptığı faaliyetlerin sonunda Sandringham Dükü’nden oldukça fazla övgü almış.” Ona kayıtsız kalan dinleyicisinin, yani benim, ilgimi çekebilmek için sesini yükseltti. “Süslü Prens Charles’ı ve onun yazgısını biliyorsun değil mi?”...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder