1 Aralık 2021 Çarşamba

2054 Çıkış Yok / Teri Terry

2054 Çıkış Yok

2054 Çıkış Yok

2054 Çıkış Yok'tan...

Bu oda bir diğerine açılıyor: Üstünde ve altında dolaplar bulunan uzun tezgâhlar var ve annemin içine bir sepet koymak için üzerine eğildiği büyük bir fırın.

"Odana git ve akşam yemeğinden önce eşyalarını çıkar Kyla," diyor annem ve sıçrıyorum.

Amy elimi tutuyor. "Bu taraftan," diyor ve beni koridora çekiyor. Merdivenlerden yukarıya onu izliyorum, üç kapısı ve yukarı giden daha çok basamağı olan bir başka koridora çıkıyoruz.

"Biz bu kattayız, annemle babam yukarıdalar. Bak bu benim kapım." Sağdakini işaret ediyor. "Şu sondaki banyoyu paylaşacağız. Onların yukarıda kendilerine ait bir banyoları var. Ve bu da senin odan." Solu işaret ediyor.

Amy'ye bakıyorum.

"Haydi."

Kapı yarı açık, itiyorum ve içeri giriyorum.

Hastane odamdan çok daha büyük. Çantam çoktan yerde duruyor, baba onu oraya koymuş olmalı. Çekmeceli ve üzerinde ayna bulunan bir tuvalet masası var, yanında da bir gardırop. Lavabo yok. Evin ön kısmının üzerinden dışarıya bakan büyük geniş bir pencere.

İkiz yataklar.

Amy içeri giriyor ve birine oturuyor. "Başlangıçta iki tanesini buraya koyalım diye düşündük; geceleri sen de istersen seninle kalabilirim. Hemşire sen yerleşene kadar bunun iyi bir fikir olabileceğini söyledi."

Gerisini söylemiyor ama ben anlıyorum. Onlara söylemiş olmalılar. Kâbus görürsem diye. Sık sık kâbus görüyorum ve uyandığımda yanıma yeterince çabuk biri gelmezse çok düşük bir seviyeye iniyorum ve Levo'm beni yere yıkıyor.

Diğer yatağa oturuyorum. Üzerinde yuvarlak, siyah ve tüylü bir şey var; elimi uzatıyorum, sonra duruyorum.

"Çekinme. Bu Sebastian, kedimiz. Çok arkadaş canlısıdır/'

Parmak ucumla hafifçe kürküne dokunuyorum. Sıcak ve yumuşak.

Uyanıyor ve pençelerini gererken top gibi vücudu açılıyor, başını geriye atıp esniyor.

Daha önce kedi resimleri gördüm elbette. Fakat bu farklı. Düz bir resimden çok daha fazlası: Yaşıyor ve balık kokan ağzıyla nefes alıp veriyor, gerinirken ipeksi kürkü hafifçe dalgalanıyor, sarı-yeşil büyük gözleri benimkilere dikili.

"Miyav," diyor ve sıçrıyorum.

Amy kalkıp öne doğru eğiliyor.

"Onu yakala, böyle," diyor ve bir elini başından aşağı kuyruğuna doğru kürkünün üzerinde gezdiriyor. Onu taklit ediyorum ve kedi bir ses çıkarıyor, vücudundan geçerek boğazını titreten derin bir guruldama.

"Bu nedir?"

Amy gülümsüyor. "Mırıldıyor. Seni sevdiği anlamına geliyor bu."

Daha sonra pencerenin dışında karanlık çöküyor ve Amy odanın öbür tarafında uyuyor. Sebastian yanımda, onu kavradığımda hâlâ hafifçe mırıldıyor. Kapı kedi için yarı açık ve merdivenlerden yukarıya sesler sürükleniyor. Tıkırtılı mutfak sesleri. İnsan sesleri.

"Sessiz, ufak bir şey değil mi?" Bu, babam.

"Bence de. Amy ile hiç alakası yok. Kapıdan içeri girdiği ilk günden itibaren kıkır kıkır gülüp konuşmayı hiç bırakmamıştı, değil mi?"

"Hâlâ öyle," diyor babam ve gülüyor.

"O farklı bir kız, tamam. Bana sorarsan biraz tuhaf; o büyük yeşil gözlerini dikip bakıyor da bakıyor."

"Evet, bayağı tatlı. Yerleşene kadar ona bir şans ver"...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder