7 Kasım 2021 Pazar

Sarı Oda / Mary Roberts Rinehart

Sarı Oda

Sarı Oda

Sarı Oda’dan…

Bu lâf üzerine Carol ister istemez susmuştu. Lâkin New Port'ta oturan Elinor'a telefon ettiği zaman, ablası bunun son derece saçma bir fikir olduğunu söyledi.

—    "Bunun kadar budalaca iş görmedim," dedi. "O koskoca evi açacaksınız. Hem de sadece üç hizmetçi ile!"

—    "Dua et ki, annemle beraber yaşamıyorsun?"

Elinor, "Allaha şükür yaşamıyorum," dedikten sonra âdeti olduğu üzere, Allahaısmarladık, bile demeden telefonu kapadı. Elinor böyleydi işte.

Tiren yeknesak seslerle ilerlerken Carol düşünmeye devam etti. Tabiî Greg için elinden geleni yapmayı isterdi. Ağabeysi bunu haketmişti. Otuz dört yaşında hava yüzbaşısı olmuş, Pasifik'te düşmana duman attırmıştı. Şimdi bir aylık izinle eve geliyordu. Kazandığı madalyayı cumhurbaşkanı bizzat takacaktı.

Carol savaşla ilgili bu düşünceleri bırakıp, ev için yapılmış ve yapılacak işleri zihninde sıralamaya başladı. Şu anda ellerindeki üç hizmetçi Park Avenue'deki apartmanda, halıları naftalinlemek, abajurlara kâğıt kaplamakla meşguldüler. Carol'un kendisi de yola çıkıncaya kadar durmadan çalışmış, kalın perdeleri indirmiş, kışlıkları kaldırmıştı. Bu sırada annesi onun düşüncelerini okumuş gibi konuştu.

—    "Kürklerimi naftalinleyip kaldırdın değil mi?"

—    "Tabiî kaldırdım, anneciğim. Torbalan sizin önünüzde kapadım ya."

—    "Peki Greg'in elbiseleri ne oldıı?"

—    "Yazlıkları zaten Crestview'de bırakmıştık."

Konuşma burada kesildi. Bayan Spencer, ağzı hafifçe aralık olarak uykuya daldı. Carol da tekrar, Maine'deki Crestview isimli sayfiye evine gitmekten duyduğu hoşnutsuzluğu düşünmeye koyuldu. Tabiî bunun asıl sebebi harbde ölen nişanlısı Don'un babası Albay Richardson'du. Üstünden bir yıl geçtiği halde hâlâ oğlunun ölümünü kabul etmemişti. Geçen yaz sık sık Carol'u görmeye evlerine gelmiş ve her seferinde oturup endişeli bakışlarla onu seyretmişti.

— "İleride èvim Don'a kalacak, Carol. Orada çok rahat edeceksiniz. Yeni bir kalorifer kazanı koydurdum."

Carol bu düşünceleri kafasından atarak yapılacak şeyleri plânlamaya başladı. O gün, 1944 yılının 15 haziranı, perşembe günüydü. Pazara kadar New Port'ta ablası Elinor'un yanında kalacaktı. Sonra, annesini birkaç gün için orada bırakıp, hizmetçilerle buluşmaya Boston'a gidecek, oradan hep birlikte Maine'ye hareket edeceklerdi. Tabiî evde hiçbir şeyi hazır bulmalarına imkân yoktu. Oraya gitmeye âniden karar verilmişti. Gerçi bekçinin karısı Lucy Norton'a, evi temizlemesi için telgraf çekmişti, ama ev çok büyüktü. Şayet Lucy yanında çalıştıracak birini bulabilirse... Hemen arkasından bunun imkânsız olduğunu düşündü. Her halde bahçe de bakımsız bir haldeydi. Bahçıvanlardan sadece George Smith kalmıştı. O da, mal sahiplerinin oraya geleceğinden haberdar olmadığı için otları bile temizlemeye vakit bulamıyacaktı.

Mutfaktaki könıür ocağını yakmak jçin hizmetçi Maggie' nin bahçeden kömür taşıması icap edecekti. Maggie yirmi yıldır yanlarında aşçılık yapıyordu. Güçlü, kuvvetli bir kadındı. Ötekilerin ikisi de gençtiler: Belki arada sırada onları kasabadaki sinemaya götürürse, gönülleri olur, bütün yaz yanlarında çalışırlardı. Yalnız, kasabaya gitmek için benzini nereden bulacaklardı?

Carol içini çekti...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder