11 Kasım 2021 Perşembe

Gutenberg Galaksisi / Marshall McLuhan

Gutenberg Galaksisi

Gutenberg Galaksisi

Gutenberg Galaksisi’nden…

Keyfi olarak tek bir durağan konumun seçilmesi, sönüp giden bir noktadan görülen bir resimsel uzay yaratır. Parça parça doldurulabilen bu uzay, her şeyin yalnızca görsel olarak iki boyutlu biçim halinde, kendi uzayında tınladığı ya da başka perdeye geçtiği, resimsel olmayan uzaydan bütünüyle farklıdır.

İşte Kral Lear’da sözlü sanatın üç boyutlu emsalsiz parçası, Perde IV, sahne vi’da belirir. Edgar, kör edilmiş Gloucester’ı, sarp bir kayalığın hemen kenarında bulundukları yanılsamasına inandırmaya çalışmaktadır:

Edgar. ... Dinleyin, denizin gürültüsünü işitiyor musunuz?

Gloucester. Yoo, hiçbir şey işitmiyorum.

Edgar. Demek gözlerinizin acısı, öteki duyularınızı da zayıflatıyor. ... İşte geldik efendim! Yaklaşın biraz... Tamam... Durun şimdi. Bu kadar derinlere bakmak ne korkunç, ne baş döndürücü bir şey!

Üçüncü boyut yanılsaması, E. H. Gombrich’in Art and Illusion’ında [Sanat ve Yanılsama] derinlemesine ele alınmıştır. İnsani görüşün normal tarzından çok farklı olan üçüncü boyut perspektifi, görmenin uzlaşımsal olarak edinilmiş tarzıdır; tıpkı alfabedeki harfleri tanıma ya da kronolojik bir anlatıyı izleme yetisinin edinilmiş olması gibi. Shakespeare, öteki duyuların görmeyle ilişkisi üstüne yorumlarıyla, bunun edinilmiş bir yanılsama olduğunu anlamamıza yardım eder. Gloucester, yanılsamaya düşmeyecek kadar olgunlaşmıştır, çünkü görme duyusunu sonradan ansızın yitirmiştir. Görselleştirme gücü artık bütün diğer duyularından tamamen ayrıdır. Shakespeare’in burada açıkça ortaya koyduğu gibi, insana üçüncü boyut yanılsamasını veren de, işte bütün diğer duyulardan kasıtlı olarak yalıtılmış bu görme duyusudur. Bunun yanı sıra bir de bakışı sabitleme gereği vardır:

İşte geldik efendim! Yaklaşın biraz... Tamam... Durun şimdi. Bu kadar derinlere bakmak ne korkunç, ne baş döndürücü bir şey! Uçurumun yarı yerinde uçuşan kargalar mayıs böcekleri kadar ufalmış... Kayalar ortasında bir adam sarkmış rezene topluyor, ancak bir insan başı kadar büyük... Korkunç zanaat! Sahilde dolaşan balıkçılar, farelere benziyor; uzaklarda demirli büyük gemi, sandal kadar; sandalı da, ancak zorla seçilebilen bir şamandıra kadar küçük! Boğuk gürültülerle sahildeki sayısız çakılları döven dalgaların sesi bu kadar yüksekten duyulmuyor. Bakamayacağım artık; başım döner, gözlerim kararır da yuvarlanırım diye korkuyorum.

Slıakespeare’in burada yaptığı, iki boyutlu düz panellerin beş ianesini arka arkaya yerleştirmektir. Bu düz panellere çapraz bir eğim verildiğinden, bu iki boyutlu düzlemler sanki "sabit duran" bir noktadan, bir perspektif içinde birbirini izliyor gibi görünmektedir. Shakespeare, bu çeşit yanılsama eğiliminin, duyuların birbirinden ayrılmasından kaynaklandığının gayet iyi farkındadır. Milton da, kör oluşunun ardından, aynı tür görsel yanılsamayı yaratmayı öğrenmiştir. Ve 1709’a gelindiğinde, Piskopos Berkeley, Nem Theory of Vision’da ["Yeni Görüş Kuramı"], dokunma duyusundan koparılmış soyut bir yanılsama olması açısından, Newton’cu görsel uzayın saçmalığına karşı çıkıyordu. Duyuların soyunmasının ve dokunsal sinestezideki etkileşimlerinin kesintiye uğramasının, Gutenberg teknolojisinin sonuçlarından biri olması pekâlâ mümkündür.

İşlevlerin bu şekilde ayrılması ve indirgenmesi süreci, King Lear’ın yazıldığı on yedinci yüzyılın başında kesinlikle kritik bir noktaya ulaşmıştı. Fakat insan duyularının yaşamında böyle büyük bir devrimin ne dereceye kadar Gutenberg teknolojisinden kaynaklanmış olabileceğini belirleyebilmek için, bu kritik dönemde yazılmış büyük bir oyunun duyarlılığından örnek vermekle yetinmekten biraz farklı bir yaklaşıma başvurmak gerekiyor.

King Lear, Rönesans’ın yeni eylem yaşamının çılgınlığını ve sefaletini ortaya koymak için bir çeşit Ortaçağ vaaz örneği ya da tümevarımlı akıl yürütmedir. Shakespeare, eylem ilkesinin kendisinin, toplumsal işleyişler ve özel duyular yaşamını uzmanlaşmış parçalara ayırmak olduğunu titizlikle ortaya koyar...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder