27 Ekim 2021 Çarşamba

İkiz Yıldız / Robert A. Heinlein

İkiz Yıldız

İkiz Yıldız

İkiz Yıldız’dan…

Sözümü ciddiye almamıştı. "Telefonda anlatamam. Belki bilmiyorsun ama uygun bir aletle koruyucu devre bozulabilir. Bir an önce buraya gel!"

Kendisi zaten istekliydi; bu durumda ben öyle görünmemeye çalışabilirdim. "Yani şimdi sen benim kim olduğumu sanıyorsun, oda hizmetçisi mi?" diye karşı çıktım. "Ya da mızrak taşımaya bile hevesli toy bir delikanlı mı? Ben Lorenzo'yum!" Çenemi yukarı kaldırdım ve gücenmiş bir ifadeyle sordum. "Ne kadar ödeyeceksin?"

"Ah... Hay Allah, sana telefonda anlatamam. Ne kadar alıyorsun?"

"Eee, profesyonel ücretimi mi soruyorsun?"

"Evet, evet!"

"Tek bir gösteri mi? Yoksa bir haftalık mı? Ya da bir sözleşme olabilir mi?"

"Hiç önemli değil. Günlük ne kadar alıyorsun?"

"Bir gecelik en düşük ücretim yüz Emperyal'dir."

Bu doğruydu. Evet, birkaç kez bazı berbat roller oynamak zorunda kalmıştım, ama faturam hiçbir zaman gerçek ücretimin altında olmamıştı, insanın standartları vardır, açlıktan ölse bile.

"Pekâlâ," diye yanıtladı, "buraya geldiğin anda yüz Emperyal nakit olarak avcuna sayılacak. Ama çabuk ol!"

"Yaa?" Birden iki yüz, hatta iki yüz elli Emperyal deseydim bile kabul edeceğini fark ettim. "Fakat henüz işi kabul etmeye karar vermedim."

"Boşver şimdi! Sen buraya geldiğinde konuşuruz. Bizi geri çevirsen bile o yüzlük senin olacak. Eğer kabul edersen de — tamam, bunu maaşının dışında prim olarak alırsın. Şimdi, kabul ediyor ve buraya geliyor musun?"

Başımla selam verdim. "Tabii bayım, sabırlı olun."

Neyse ki Eisenhower, Casa'dan çok uzakta değildi, çünkü tüpyolu kullanmak için bile meteliğim yoktu. Gene de yürüme sanatı kaybolmuş olsa da ben bundan zevk alırdım — böylece düşüncelerimi toplamak için de zamanım oluyordu. Aptal değildim; biri para vermeye bu kadar istekliyse kartları inceleme vaktinin geldiğini biliyordum, çünkü işin içinde genellikle yasadışı ya da tehlikeli hatta her ikisinin birden yer aldığı bir bit yeniği olurdu. Yasallık konusunda gereksiz bir titizliğim yoktu; kanunun çoğunlukla aptalca olduğu konusunda Shakespeare ile aynı fikirdeydim. Ama genellikle şimdiye dek yolun doğru tarafında kalmayı başarmıştım.

Ancak şimdi bilgimin yeterli olmadığını görüyordum, bu yüzden düşüncelerimi kafamdan attım, pelerinimi sağ omzumun üzerinden geçirdim ve uzun adımlar atarak sonbaharın yumuşak havasını ve metropolün çeşit çeşit kokusunu içime çeke çeke yürümeye başladım. Otele geldiğimde ana girişe doğru ilerleyip zemin kattan yirmi birinci kata sıçrayan tüp asansöre binmeye karar verdim, bu sırada buranın, hayranlarımın beni tanıyabilecekleri türden bir yer olmadığı hissine kapıldım. Gezgin arkadaşım beni içeri aldı. "Yeterince geç kaldın," dedi dişlerinin arasından...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder