4 Aralık 2020 Cuma

Ömür Diyorlar Buna / Ayfer Tunç

 


Ömür Diyorlar Buna'dan...

İki ağabey savaştan dönmeyi başardı. Aile üyeleri doğdukları topraklara, evlerine döndüler, Volkovisk'e, Polonya'ya. Fatma yurdunu özlemişti, yurdunun yıldızlarını ve göğünü. En çok da atını özlemişti. Ama atı ölmüştü.

Atının ölümünün acısını unutturan şey, bir aşk oldu. Fatma bir toplulukta Kafkas kökenli bir Türk olan Cemalettin ile tanışmıştı. Cemalettin Prag Üniversitesi'nde harita mühendisliği okumuştu, yakışıklı, görgülü, kültürlü bir gençti. Babasının tam istediği gibi bir damattı. Evlendiler, iki oğulları oldu.

Hayat güzeldi, masalın ilk keskin dönemeci atlatılmıştı, önlerinde mutlu bir gelecek olduğuna inanıyorlardı. Baba Bayraşevski'nin ölümü bile bu inancı sarsmadı. Çünkü artık yaşlanmış olan babanın ölmesi doğaldı, üstelik onun da mutlu bir hayatı olmuştu.

Ancak uzun ve görkemli masalın ikinci dönemecinin çok daha sert, uzun ve trajik olacağını henüz bilmiyorlardı. Almanlar yine saldırdılar. Fatma'nın yaşadığı coğrafya bu defa Hitler'i tanıyor, "Heil Hitler!" ünlemi giderek artan bir şiddette duyuluyordu. Cemalettin henüz tam anlamıyla başlamamış olan savaşın kan ve kin kokusunu çok çabuk duydu. Fatma'yı karşısına aldı.

- Bak Fatma, dedi. Bu savaş çok uzun sürecek. Macaristan düşecek, Polonya da düşecek. Beni ya Sibirya'ya sürecekler, ya kurşuna dizecekler.

Fatma'nın yüreği titredi. Kocasına inanmak istemedi. Bunun da birinci savaş gibi yara almadan geçeceğini sanıyor, bu sıkıntılı günleri atlatır atlatmaz her şeyin yoluna gireceğini düşünüyordu. Ne de olsa yine savaşa gitmiş olan ağabeylerinden mektup geliyordu, üstelik öyle korkunç şeyler yazmıyorlardı.

- Kurşuna mı dizecekler? diye sordu Fatma, her şeyin düzeleceğine dair inancı sarsılınca.

- Gel, Türkiye'ye gidelim, dedi Cemalettin. Orada yeni bir cumhuriyet var.

Fatma başka bir lehçeye ait olsa da, iki Türkçe kelime hatırladı:

"Men ölüm".

- Peki, gidelim, dedi.

Bir İtalyan gemisine bindiler. İki çocukları ve Fatma'nın annesiyle birlikte. Romanya kıyılarından geçerek İstanbul'a vardıklarında...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder