14 Aralık 2019 Cumartesi

Yanlış Okumalar / Umberto Eco

Yanlış Okumalar

Yanlış Okumalar’dan…

IV. Gökadalararası Arkeolojik İncelemeler Kurultayı Tutanakları, Sirius, 4. Kesim, Matematiksel Yıl 121. Dünya, Kuzey Kutbu, Prens Joseph Kara Üniversitesi, Arkeoloji Bölümünden Prof. Anouk Ooma tarafından okunan bildiri.
Saygıdeğer meslektaşlar,
Kuzeyli bilim adamlarının bir süredir yoğun bir 'araştırma etkinliğine giriştiğini ve sonuç olarak, eski çağlarda ya da daha doğrusu Patlamanın bütün yaşam izlerini yok ettiği, o zamanlar 1980 olarak Bilinen felaket yılından önce gezegenimizin ılıman ve tropik Bölgelerinde serpilip gelişmiş olan eski uygarlığın Birçok kalıntısını gün ışığına çıkardığını emmim bilmiyorsunuzdur. Herkesin bildiği gibi, ondan sonraki bin yıl boyunca, bu bölgeler radyoaktivite tarafından öylesine kirlenmiş olarak kaldı ki, otuz-kırk yıl öncesine kadar keşiflerimiz, bilim adamlarımızın uzak atalarımızın gerçekleştirdiği uygarlığın derecesini bütün Gökadaya açıklamayı o kadar istemelerine karşın, bu tokraklara ancak çok büyük tehlikelerle karşılaşarak yaklaşabildi.
Bir şey, sonsuza kadar sır olarak kalacaktır bizim için; İnsanlar bu dayanılmayacak kadar kızın alanlarda nasıl oturabildi ve çok kısa aydınlık ve karanlık dönemlerin birbirini izlemesinin zorunlu kıldığı o anlamsız yaşam tarzına nasıl uydurabildiler kendilerini? Ama yine de eskil yeryüzü sakinlerinin, bu kör edici aydınlık ve karanlık vertigosu içinde, etkin biyoritimler kurabildiğini, zengin ve düzenli bir uygarlık geliştirebildiğini biliyoruz. Yaklaşık yetmiş yıl önce (tamı tamına söyleyelim, Patlama sonrası 1745 yılında) dünyasal yaşamın söylencesel en güney ucu olan Keykjavik’teki gelişmiş üsten Profesör Amaa A. Kroak’ın önderliğindeki bir keşif grubu bir zamanlar Fransa olarak bilinen çöle kadar ilerledi. Orada, bu eşsiz bilim adamı, radyasyonun ve zamanın ortak etkilerinin bütün fosil kalıntılarını yok ettiğini hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde kanıtladı. O zaman, uzak atalarımız hakkında herhangi bir şey bilme umudumuz yok gibi görünüyordu. Ondan önce,
P.Ö. 1710 yılında, Profesör Ulak Amjacoa’nın Alfa Kentaur Vakfının sağladığı cömert destek sayesinde yürüttüğü keşif, Loch Ness’in radyoaktif sularını iskandil etmiş ve bugün genellikle eskilerin ilk ‘kriptokitaplığı’ olduğu düşünülen şeyi ele geçirmişti. Üzerinde BERTRANDUS RUSSELL SUBMERSİT ANNO HOMİNİ MCMLI  sözleri kazılı çinko bir sandık, koca bir beton blok içine gömülüydü. Bu sandıkta, hepinizin de bildiği gîbi, Britannica Ansiklopedisi ciltleri vardı; bunlar, yok olmuş uygarlık hakkında bugünkü tarih bilgimizin büyük bir bölümünü oluşturan çok zengin bilgiler sağladı bize. Çok geçmeden öteki bölgelerde (Almanya toprağında, üzerinde TENEBRA APPROPINQUANTE yazılı mühürlü bir kasa içinde bulunan kitaplık da içinde) başka kriptokitaplıklar bulundu. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder