18 Kasım 2019 Pazartesi

Amerikan Sapığı / Bret Easton Ellis

Amerikan Sapığı

Amerikan Sapığı'ndan...

“İşte geliyor,” diyorum, kendimi hazırlayarak.
Scott Montgomery oturduğumuz bölmeye doğru geliyor. Üzerinde yalancı bağa düğmeli havacı mavisi kruvaze bir ceket, kırmızı dikişli, yıkanmış, buruşuk pamukludan çizgili bir gömlek, Hugo Boss'dan kırmızı, beyaz ve mavi havai fişek desenli ipek bir kravat, Lazo'dan yıkanmış yünlüden, dörder pilili, gizli cepli bir pantolon. Elindeki şampanya kadehini beraberindeki kıza veriyor -kesinlikle manken tipi, sıska, idare eder memeler, kıç yok, yüksek ökçeli ayakkabılar-. Kızın üzerinde yünlü-krep karışımı bir etek, yünlü ve kaşmir karışımı kadife ceket, kolundaysa aynı kumaştan bir manto, hepsi Louis Dell'Olio'dan. Yüksek ökçeli ayakkabılar Susan Bennis Warren Edwards'dan. Güneş gözlükleri Alain Mikli. Deri çanta Hermes.
“Ooo, beyler. Nassınız yaa?” Montgomery ağdalı bir Georgia aksanıyla konuşuyor. “Bu Nicki. Nicki, bunlar McDonald, Van Buren, Bateman -iyi yanmışsın- ve Mr. Price.” Sadece Timothy'yle tokalaşıyor, sonra şampanya kadehini Nicki'nin elinden alıyor. Nicki, kibarca, robot gibi gülümsüyor, belki de İngilizce bilmiyor.
“Montgomery,” diyor Price iyi niyetli, sohbet erbabı sesiyle, gözleri Nicki ye dikili. “İşler nasıl gidiyor bakalım?”
“İyi iyi, beyler,” diyor Montgomery. “Bakıyorum en iyi masayı kapmışsınız haa. Hesap geldi mi peki? Şaka şaka.”
“Dinle Montgomery,” diyor Price. Bakışları hâlâ Nicki'ye dikili, bizim çevreden olduğunu sanmadığım birine karşı da şimdiye kadar görmediğim derecede hoşgörülü. “Squash'a ne dersin?”
“Ara beni,” diyor Montgomery. Aklı başka yerlerde, salonu gözden geçirmekte. “Tyson mı şu? Al, kartım.”
“Çok iyi,” diyor Price, kartı cebine atıyor. “Perşembeye ne dersin?”
“Yok. Yarın Dallas'a gidiyorum fakat...” Montgomery masanın yanından uzaklaşmaya başladı bile, gördüğü birine doğru seğirtiyor, parmaklarını şaklatarak Nicki'yi çağırıyor. “Eee, gelecek hafta.”
Nicki bana gülümsüyor, sonra yere bakıyor -üçgen desenler halinde döşenmiş pembe, mavi, limon küfü, yeşil karolar birbirini kesip durmakta- niye Montgomery'yle birlikte olduğunun cevabı, bu konuda bir ipucu, akla mantığa uygun bir açıklama orada yerde yazılıymış gibi. Nicki'nin Montgomery'den büyük olup olmadığını, sonra da acaba bana cilve yapıp yapmadığını soruyorum kendi kendime.
“Görüşürüz,” diyor Price.
“Görüşürüz, beyler...” Montgomery salonun yansını katetti bile. Nicki süzülerek peşinden gidiyor. Yanılmışım: Kıçı varmış.
“Sekiz yüz milyon ha.” McDermott ıslık çalıyor, kafasını sallıyor.
“Hangi üniversite?” diye soruyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder