17 Kasım 2018 Cumartesi

Yolpalas Cinayeti / Halide Edip Adıvar

Yolpalas Cinayeti

Yolpalas Cinayeti'nden...

O gece eğlenti, sabahın dördüne kadar sürdü. Altı erkekten beşi milyoner yahut öyle tanınmış yeni zengin. Beşi de fraklı, ikisi monokllu, hepsi karınlı ve çifte gerdanlı. Şişli bayanlarının cep köpeği nev’inden “r”leri Fransız gibi söyler, peltek ve jigolo makulesi gençlerden biri yok. Bir tek genç, Sallabaş’ın Paris’te hukuk doktorası yapan yeğeni Rıfkı. Tek fraksız ve bekâr olan erkek de o. Bu tahsil, Sallabaş’a hayli tuzluya oturmuştu. Fakat neticesinden hiç memnun değildi. Gelir gelmez “kapitalist” derken gözü dönüyor, kendinin “komünist” olduğunu söylüyordu. Bunu yola getirebilecek bir tek çare, Yolpalas muhitinin sıcak ve zevkli muhiti. Karı koca onu Yolpalas’ta yaşatmaya karar verdiler. Rıfkı tecrübe kabilinden bir ay için gelmeyi kabul etti. Sacide onun sivri fikirlerini bir haftada tashih etmeyi kocasına vaat etti.
Kadınların bir teki erkeksiz, Bayan Güngördü. Otuzu geçkin, lisan aşina bir sosyete kızı.
Elektrik, tavanın kenarındaki kapalı pervazlardan gizli ışık veriyor. Sofrada örtü filân yok. Son moda parlak, mücella satıh üstünde billur bardaklar, gümüşler parıl parıl yanıyor. Kırmızı güller arasında şamdanlar. Etienette Sacide’ye Misis Simpson’un bile bundan daha kibar bir ziyafet veremeyeceğini temin etti.
Sacide sırtı kuyruksokumuna kadar açık, önü çenesinin altına kadar kapalı, siyah, ipek kadife, eteği uzunca bir akşam tuvaleti giyiyordu. Tam kuyruksokumunun üstünde firuze renginde taftadan muazzam bir fiyonk vardı. İki çıplak kolunda, kendi rivayetine göre, Tutankhamon mezarlarında bulunmuş, Sallabaş tarafından bilmem kaç bin liraya alınmış, birer bilezik sarılı. İki uzun yılan, vücutları altından, güya asırlarca toprakta kalmaktan kararmış. Alacaları yeşil, mavi, firuze ve kırmızı lâl ile mercan kakması başları kadının pazılarını ısırır gibi, kuyrukları ince bileklerine sarılı. Saçları küçük başına geçen bir kasket gibi yapıştırılmış, dar alnında ince bir kâkül, siyah gözleri sürmeleri içinde bir kat daha büyümüş. Teni daha mübalâğa ile esmerlettirilmiş, dudakları ve tırnakları turuncu.
Bu kâkül ve kuyruk kadınlara: “Karı ne yapacağını şaşırdı, kendini maymun yavrusuna benzetti,” dedirtti. Erkekler, “Muhteşem bir cennet kuşuna” veyahut “Tutankhamon mezarlarından kalkmış eski bir Mısır melikesine” benzettiler. Filhakika, Sacide’de o akşam, birincisinin sevim[liliğ]i ve tuhaflığı, ikincisinin esrarı vardı.
Bayan Güngördü:
— Tutankhamon mezarlarından çıkan bir bileziği takmak talihine meydan okumaktır, Sacideciğim.
Bayan Sungur (Alman mektebi mezunu bir genç kadın):
— Burada hazır bulunan baylardan biri yarın sabah Sacide’yi kalbinden vuracak...
Bu orijinal lâfı söylerken gözlerini Sacide’den alamayan monokllu kocasına baktı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder