9 Aralık 2019 Pazartesi

SAS / Yemen’de Darbe / Gerard De Villiers


Yemen'de Darbe'den...

Genç Amerikalı, Sanaa’nın en popüler adamıydı. Atletik görünüşü, gladyatörlerinkine benzeyen profili, oturaklı hareketleri, hatta ara sıra beliren hafif tiki ona müthiş bir çekicilik veriyordu.
Direksiyona sıkıca yapışarak, irili ufaklı çukurlardan kaçmaya çalıştı. USIS, Sanaa’nın güneyinde, şehrin çölle karıştığı yerde bulunuyordu. Arkasındaki Toyota Land Cruiser da tozla boğuşuyordu. Az sonra para sızdırmak için, hırsızlık dahil her yolu deneyen Bedevileri atlattılar.
Sonunda Haddah Caddesi’ne varınca, sağa döndü ve güney yönünde ilerlemeye başladı. Bir kilometre sonra sola saptı. Yol tam anlamıyla berbattı. Silkelenen ağaç misali sallanırken, bir yandan da kendi kendine Yemenlilerin, onun CIA ile ilgisi olduğunu anlayıp anlamadığını soruyordu. Görevli bulunduğu altı ay boyunca, başkalarıyla pek ilişki kurmamış, inceleme yapmakla yetinmişti. Birazdan göreceği kişi, ele geçirdiği ilk kaynaktı ve bununla gurur duyuyordu. CIA’nin Sanaa Bölge Şefi Oswald Byrnes, ona dikkatli olmasını söylemişti. Amerikalılara Sanaa’da pekiyi gözle bakılmazdı. Bunun bir nedeni Sovyet etkisi, diğeriyse nefret ettikleri Suudilerle Amerikalıların ilişkisiydi. Yemen hükümeti Doğu ile Batı arasında garip bir denge kurmuştu. Yanından bir araba solladı. Şoförü geçerken, Jack Penny’ye bakıp gülümsedi. Yanağından bir yaprak sarkıyordu.
Neredeyse gece olmuştu. Jack Penny yolda bir kaç zikzak çizerek, takip edilmediğinden emin olmak istedi.
Bulunduğu bölgede birkaç depo ve terk edilmiş evden başka hiçbir şey yoktu. Sol taraftan, bir dağın karanlık gölgesi üzerine vuruyordu. Dağın tepeleri uçaklar için tam bir tehlike kaynağıydı. Başkanlık Sarayı yakında, eski havaalanının hizasındaydı. Kuzey Yemen’in devlet başkanı Abdullah Saleh hiç kimsenin beğenmediği bir adamdı. Güney Yemenliler,
Suudiler, hatta bazen hükümet darbesiyle işbaşına gelen pilotları bile, ondan hoşlanmazlardı.
Yedi yıl süren kanlı savaş, herkesi kılıçtan geçiren Bedevilerin sakinleşmesine yetmemişti.
Genç Amerikalı hâlâ yapım halindeki bir evin yanına park etti. Arabadan çıkıp, ıslık çala çala ilerledi. Hava serindi ve alışılagelen köpek havlamalarının dışında, hiçbir ses duyulmuyordu. Bu mahallede evler gelişigüzel inşa edilmişti. Binalar arasındaki boşluklar pislik yuvası olmuştu. Allahtan, havanın nemsiz olması, pis kokunun duyulmasını biraz engelliyordu.
Mavi boyalı demir kapıya gelince, zile bastı. Az sonra tatlı bir kadın sesi duyuldu.
Evet?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder