3 Ocak 2018 Çarşamba

Leopar Karanlıkta Avlanır / Wilbur Smith

Leopar Karanlıkta Avlanır

Leopar Karanlıkta Avlanır'dan...

Mayınlar buraya yıllar önce, şimdi yerinde yeller esen Rodezya hükümeti tarafından Zambezi kıyılarında bir güvenlik tedbiri olsun diye yerleştirilmiş, böylelikle ZIPRA ve ZANU gerilla kuvvetlerinin nehrin karşı tarafındaki Zambia'dan gelip bölgeye girmesi önlenmeye çalışılmıştı. Milyonlarca anti personel mayını ve daha ağır Claymore mayınlarıyla döşenmiş bu alan öyle uzun, öyle genişti ki, asla temizlenemezdi mayından. Maliyeti, zaten ekonamik sıkıntılar İçinde bulunan yeni siyah hükümetin çıkışamayacağı kadar yüksek olurdu.

Yaşlı fil tereddüt ederken birden çevrelerindeki havayı çatırtı sesleri doldurdu. Hırçın kadırgaların sesiydi sanki bu. Arkadan, güneyden geliyordu. Yaşlı fil mayın tarlasından uzaklaşıp seslerin geldiği tarafa doğru döndü.

Ormanın hemen üzerinden, iğrenç, kara bir cisim kendisine doğru yaklaşıyordu. Islık çalan, gümüş renkli bir çemberin altında asılı gibiydi. Gökyüzünü gürültülerle doldurarak sürüye doğru yoklaştı. O kadar alçaktaydı ki tepede dönen pervanesinin yarattığı hava akımı dalların yüksekte olanlarını karmakarışık ediyor, toprağın kuru yüzünden kırmızı bulut gibi tozlar yükseliyordu.

Bu yeni tehlikenin karşısında erkek fil tekrar döndü, seyrek çakılmış madenî levhaların orasından son hızla geçti, korku içindeki sürüsü de onun peşi sıra mayın tarlasına daldı.

Altında ilk mayın patladığı zaman erkek fil tarlanın elli metre kadar içine girmişti. Mayın yukarıya doğru, sağ arka ayağının kalın derisinden içeriye doğru patladı, ayağın yarısını balta kesmiş gibi koparıverdi. Bacağın üst kısmından kıpkırmızı etler sallanmaya başladı. Yaranın içinde beyaz kemik parıldarken erkek fil üç ayağı üzerinde yine ileriye doğru atıldı, ikinci mayın sağ ön ayağının tam altında patladı, ayağı ve bileği kanlı bir topak haline getirdi. Fil acıyla haykırdı, korku içinde kalçalarının üzerine oturdu, parçalanan bacakları yüzünden daha fazla ilerleyemedi. Yanından geçen emzikli analar mayın tarlasında ilerlediler.

Başlangıçta bom bom bom sesleri aralıklıydı. Ama az sonra, manyak bir bateristin tuttuğu tempo gibi kesintili bir stakato'ya dönüştü. Bazen dört beş mayın aynı anda patlıyor, çıkan yoğun ses yandaki tepelere çarpıp yüz yankıya bölünüyordu.

Bunların hepsinin gerisinde, bir cehennem orkestrasının yaylı sazları gibi o helikopter pervanesinin ıslıklı sesi yatmaktaydı. Araç tarlaya doğru iniş yapıyor, dönüyor, tarlanın kenarına varınca yükseliyor, dağılan sürüyü tıpkı bir çoban köpeği gibi alanın içinde tutuyordu. Bir sağa uçuyor, geri dönmeye çalışan bir grup hayvanı bu kararlarından vazgeçiriyor bir sola seğirtiyor, mucize sonucu tarlayı yarasız aşıp nehir yamacına varmış olan genç erkek fili geri püskürtüyordu. Hayvan çaresizlik içinde, olduğu yerde durup dönüyor, tekrar mayın tarlasına dalıyor, bu sefer bir mayın ayağını koparıyor, zavallı haykırıp kükreyerek yıkılıyordu.

Patlayan mayınların sesi top ateşleri gibi birbirini izlemekteydi. Her patlamayla birlikte, bir toz sütunu durgun havaya doğru yükseliyor, uçuşan sis gibi kırmızı tozlar manzaranın dehşetini biraz saklıyordu. Toz bulutu ağaç tepelerinin düzeyine kadar varabilmekteydi. Çaresiz hayvanlar patlayan mayınların parlak ışığında aydınlandıkça görülebiliyorlardı.

Bir yaşlı dişi, dört ayağını birden kaybetmiş, tarlada yan yatmakta, kalkabilmek İçin kafasını yere vurup durmaktaydı. Bir başkası karnının üzerinde sürünecek İlerlemeye çalışıyor, arka ayaklan ardında sürükleniyordu. Hortumu, yanı başındaki yavrusunu korumak istercesine ona sarılmıştı. O sırada tam göğsünün altında bir Claymore patladı, kaburgalarını dört bir yana saçtı, aynı zamanda yavrunun da arka kısmını havaya uçurdu.

Analarından ayrılmış olan birkaç yavru, toz örtüsünün İçinde bağırarak koşuyorlardı. Kulakları korkudan kafalarının iki yanına yamyassı yapışmıştı. Bir gürültü, bir ışık... hepsi karmakarışık bir yığın halinde üst üste döküldüler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder