12 Kasım 2018 Pazartesi

Ateşle Oynayan Kız / Stieg Larsson

Ateşle Oynayan Kız

Ateşle Oynayan Kız

Ateşle Oynayan Kız'dan...
Mikael Blomkvist, Svensson'un kitap taslağındaki bir sayfanın kenarına kırmızı kalemle bir ünlem işareti koyarak, daire içine aldı ve iddialar için kaynak belirtilmesi gerektiği notunu düştü.
Paskalya arifesindeki çarşamba akşamıydı. Millennium neredeyse bir hafta sürecek paskalya tatiline giriyordu. Monika Nilsson ülke dışındaydı. Lottie Karim kocasıyla tatile, dağa gitmişti. Henry Cortez telefonlara bakmak için birkaç saat beklemiş ama arayan olmadığından Mikael onu da evine göndermişti. Üstelik kendisi bir süre daha yazı işlerinde kalacaktı. Cortez ağzı kulaklarında yeni kız arkadaşına gitmişti.
Svensson henüz ortalarda yoktu. Blomkvist yalnız başına oturmuş, kitap taslağıyla boğuşuyordu. Kitap on iki bölüm ve iki yüz doksan sayfa olacaktı. Svensson on iki bölümün dokuzunu tamamlayıp teslim etmişti. Blomkvist her kelimenin üzerinde duruyor, çeşitli notlar yazıp daha açık ifade etmesi için bazı sayfaları geri gönderiyor ya da nasıl formüle etmesi gerektiğine dair önerilerini yazıyordu.
Mikael'e göre Svensson iyi bir yazardı, düzeltmeleri çoğunlukla kenarlara düşülmüş küçük notlardan ibaretti. Onu haşlayacak bir şeyler bulabilmek için epeyce çaba sarf etmesi gerekiyordu. Taslak Mikael'in çalışma masasının üzerine yığılmaya başladığı haftalarda, yalnızca, bir paragraf üzerinde anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Blomkvist bir paragrafın tamamen çıkarılmasını istemiş, Svensson'sa dişini tırnağına takıp mücadele ederek, bunu engellemişti.
Kısacası, Millennium çok yakında bomba gibi bir kitabı daha baskıya gönderecekti. Bu kitabın da, gazete manşetlerini süsleyeceğinden hiçbir kuşkusu yoktu Mikael'in. Svensson seks pazarının müşterilerini gözlerinin yaşlarına bakmadan öyle bir afişe ediyor, bütün öyküyü öyle güzel toparlıyordu ki, sistemin nasıl çürüdüğünü hiç kimse görmezden gelemeyecekti. Bu kısımlar hem yazar hem de düşünür olarak Svensson'un ne kadar yetenekli olduğunu gösteriyordu. Kitabın iskeleti araştırmalardı. Svensson araştırmalarıyla, artık nesli tükenmeye başlayan, araştırmacı gazeteciliğin birinci sırasına oturtulmayı hak ediyordu.
Onunla birlikte çalışmaya başladığı aylar içinde Blomkvist, Dag Svensson hakkında çok şey öğrenmişti. İpin ucunu bırakmayan titiz bir gazeteciydi. Toplumsal konularla ilgili araştırma yapan birçok gazetecinin tersine, ağdalı bir dil kullanıp caka satmaya kalkmıyordu. Kitabı bir şeyleri deşifre etmekten çok bir savaş deklarasyonu gibiydi. Mikael gülümsedi. Kendisinden on beş yaş daha genç olan Svensson ona gençliğini hatırlatmıştı. Bir zamanlar kendisi de beş para etmez ekonomi muhabirlerine karşı aynı coşkuyla savaş açmış ve bu tavrını skandallar yaratan bir kitapla taçlandırmıştı. Bu nedenle bir kısım yazı işleri müdürleri ondan hâlâ nefret ederlerdi.
Svensson'un kitabıyla ilgili en büyük sorun, ele aldığı konuların hassaslığıydı. Böyle bir kitap su götürmez olmalıydı. Onun yaptığı gibi meydan okuyan bir muhabir, ya kitabının arkasında yüzde yüz durabilmeli ya da hiç yayımlatmamalıydı. Svensson iddialarının ancak yüzde doksan sekizinin ardında durabilirdi. Çalışmada hâlâ zayıf kalan bir iki kısım vardı, iki iddia yeterince belgelenememişti.
Saat altı otuza geliyordu. Mikael masasının çekmecesini açtı ve bir sigara çıkardı. Berger ofiste sigara içilmesini tamamen yasaklamıştı. Ama şimdi yalnızdı, bir hafta boyunca da büroya hiç kimse uğramazdı. Kâğıtları toplayıp gözden geçirmesi için Erika Berger'in masasına koymadan önce, kırk dakika daha çalıştı. Dag Svensson kalan üç bölümün son halini ertesi sabah göndermeye söz vermişti. Böylece Blomkvist hafta sonu bu kısımların üzerinden geçebilecekti. Paskalya tatili sonrası salı günü, Dag, Erika, Mikael ve yazı işleri sekreteri Malin Eriksson bir araya gelip kitabın son halini ve Millennium makalelerini gözden geçireceklerdi. Geriye bir tek mizanpaj işi kalıyordu, o da sadece Malm'in başağrısıydı. Sonra da kitap baskı için matbaaya gönderilecekti...
indir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder