8 Nisan 2022 Cuma

Sistem / Karl Olsberg

 

SistemSistem

Sistem’den…

Cantoni soğukkanlılığını korumaya çalıştı. Orlov’un sakallı yüzüne vurma isteğini bastırdı. Onun kendisini kışkırtmasına izin veremezdi. İstasyonun iki çalışanı arasında yaşanacak ciddi bir kavga felaketle sonuçlanabilirdi.

“Yuri, bilgisayarı ben sabote etmedim,” dedi. Bu korkunç itham karşısındaki öfkeli titreyişini tümüyle bastıramıyordu. “Neyin ters gittiğini bilmiyorum, ama bunu yapan ben değilim. Bana inanmak zorundasın!” Orlov’un koyu gözlerinin içine baktı. “Evet, eve, karıma ve çocuklarıma gitmek istiyorum. Fazlasıyla uzun zamandır buradayım. Ama bu yüzden hayatımızı ve istasyonun geleceğini riske atacak değilim! Bunu yapabileceğime gerçekten inanıyor olamazsın!”

Cantoni’nin ilk başta planlanmış olan on üç günden çok daha uzun süredir burada oluşunun nedeni, istasyonun ikinci daimi çalışanı olan Nick Fletcher adlı Amerikalının hastalanıp aslında Cantoni’yi götürecek olan mekikle yeryüzüne dönmüş olmasıydı. Cantoni, Amerikalıların bütçe kısıtlaması yüzünden şu an istasyonun en önemli sponsoru olan Avrupa Uzay Ajansı AUA’yı temsil ettiği için, Görev Kontrol bir sonraki mekiğe kadar Fletcher’ın yerine onun kalmasına karar vermişti.

Herkes onun istasyonda daha uzun süre kalmaya istekli olduğunu düşünüyordu. Cilia bile buna sevinmiş ve onunla gurur duymuştu. Cantoni yutkunup mutluymuşçasına sırıtmaya ve bir sonraki mekiğin onu almak için plan dışı bir şekilde iki ay sonra kalkacağı düşüncesiyle kendini avutmaya çalışmıştı. Ancak Amerikalılar mekiği bir daha fırlatmamış ve planlanan altmış dört gün bu arada yüzün üzerine çıkmıştı. Bir sonraki kalkışın iki hafta içinde olması kararlaştırılmıştı. Cantoni bu defa her şeyin yolunda gitmesi için her gün dua ediyordu.

İstasyonun darlığından, plastik kokusundan, dezenfektan maddelerden ve ter kokusundan nefret ediyordu. Ara sıra dengesini bozan yerçekimsiz ortamdan ve bunun yarattığı kusma isteğinden nefret ediyordu. Dejenerasyona uğrayan kaslarını gerginleştirecek sıkıcı egzersizlerden, günün tekdüze akışından, çoğu zaman ona uğraş terapisi gibi gelen deneylerden nefret ediyordu.

Mutlak ölümcül bir çevreden yalnızca birkaç milimetre kalınlığındaki metal bir tabakayla ayrılıyor olduğu duygusundan nefret ediyordu. Yeryüzündeki çoğu insan, uzay yolculuğunun hâlâ, teknik olarak yapılabilir olanın sınırında dolaşılıp durulan, tehlikeli bir macera olduğundan habersizdi. Başparmağın tırnağı büyüklüğündeki bir meteorit ya da bir parça uzay çöpü, geminin kılıfında yumruk büyüklüğünde bir delik açmaya ve onu oracıkta öldürmeye yeterdi.

Ama en çok bu kaba, cehennem zebanisi Yuri Orlov’ la buraya tıkılmış olmaktan nefret ediyordu. Komutan dünyanın en deneyimli kozmonotlarından biriydi. MİR’ de[4] bile bulunmuştu. Ancak huysuz biriydi ve Cantoni’ den hoşlanmadığını açıkça belli ediyordu. Şimdi bir de paranoyaklaşmıştı ve garip ithamlar savuruyordu; Cantoni’ dense bu durumda sinirlerine hâkim olması bekleniyordu. Oysa profesyonel bir astronot değil, sadece bir biyologdu.

“Kaybol!” diye tısladı Orlov.

“Yuri, ben...”

“Kaybol!” diye haykırdı Rus. “Seni artık burada görmek istemiyorum!”

Buraya kadardı! “Seni ahmak Rus geri zekâlısı!” diye bağırarak karşılık verdi Cantoni. “Bu patron ayaklarınla uzun zamandır sinirlerimi bozuyorsun ve artık sigortalarımı attırmaya başladın! Kendine gel kahrolası! Sırf komutansın diye...”

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder