19 Şubat 2022 Cumartesi

Postmodernizm / Jameson & Lyotard & Habermas

 

PostmodernizmPostmodernizm

Postmodernizm’den…

Oysa, Lyotard’ın belirttiği gibi, her şeyin, bütün dil oyunlarının, enformasyona indirgenmesi mümkün değil; enformasyon da, dil oyunlarından sadece biri... Dilin bir "iletişim aracı" değil, birbirine benzemeyen bir takım adalar topluluğu olduğunu ve bir bütünlüğe (saydamlığa) sahip olmadığını söylüyor Lyotard. Çeşitli deyiş-düzeylerini birbirleriyle karşılaştırabileceğimiz bir üst-dil de yok. İletişim ideolojisinin ulaşmaya çalıştığı ise, bu farklılıkları düzleştirip tekilleştirmek, dile ‘verimlilik’ ilkesini uygulamak. Lyotard da, buna karşı, söylem türleri arasındaki ayrılığı sonuna dek savunan, çatışmalara karşı duyarlılığı ve tanıklığı geliştirmeye yönelik bir tavır öneriyor.

Diğer bir büyük değişiklik de, modern bilimin başvurduğu kendini meşrulaştırma yollarının -temel olarak, iki meşruluk anlatısının olduğunu söylüyor Lyotard-, inandırıcılıklarını yitirmeleri.

Bu meşruluk anlatılarından ilki, siyasal, devlete dayalı bir meşruluk anlatısı. Kasaca "eşitlik üst-anlatısı" olarak da anılan, doğrudan Aydınlanma söyleminin ürünü bir anlatı bu. Bilimsel etkinliği meşrulaştırmak için, bilimin insanlık ya da halk adına yapıldığını, insanlar arasında eşitliği sağlayacağını öne süren, pek yabancısı olmadığımız bir anlatı...

İkinci meşruluk anlatısı ise, daha felsefi. Halk, insanlık vs. yerine "spekülatif tin"i bilginin öznesi sayan bir anlatı. Daha çok Almanya kökenli bu anlatıya göre, bilimsel etkinliğin, üniversitenin temelinde, "bilim olarak bilim"i arama çabası, "evrensel bir tin tarihi" yatmakta...

Bu modern üst-anlatılara karşı, Nietzsche ya da Wittgenstein gibi düşünürlerde bulduğumuz ve giderek daha çok kişinin paylaştığı kuşkuculuktan ayrı olarak, bu meşruluk dayanaklarının pratikte inandırıcılıklarını, etkilerini yitirmeleri sözkonusu. Bilimin kendi başına pek de eşitliği sağlayamadığı görülüyor her şeyden önce. Eğitim alanında da, aydınlanmış, vatandaşlık bilincine sahip insanlar yetiştirmek, savaşları önlemek gibi ‘soylu amaçlar’ giderek gözden düşüyorlar. İdeallerin yerini, iyi bir meslek ya da beceri edinme özlemi alıyor.

Bir yandan da, modern meşruluk anlatılarının kopmaz bir parçası olan ansiklopedilerin her şeyi yerli yerine oturtan bütüncül anlatılarında da, küçümsenmeyecek gedikler açılıyor. Üniversitelerde, ‘feodal’ disiplin ayrımları yavaş yavaş ortadan kalkıyorlar. Daha genelde, örneğin cahillikten suçluluk duyan ya da utananlar, pek çıkmıyor artık. İlk bakışta ‘Amerikanlaşma’ olarak da adlandırılabilecek bu değişme, Lyotard’a göre, modernliğin ‘evrensel uygarlık tasarımı’nın bunalıma girmesi, Voltaire ya da Sartre’da bulabileceğimiz ‘eşitlik ufku’nun kaybolması anlamına geliyor.

İnsanlık, ulus, halk, prolaterya vs. gibi tinsel bir değeri vücuda getiren bir özne ile kendini özdeşleştirerek ya da böyle bir varlıktan yola çıkarak düşünen ve hareket eden "aydın"ın ölümü de, bu bunalımın bir parçası. Artık ‘intellect’, kişisel aydınları gereksiz, hattâ imkansız kılacak ‘yeni sorumluluklar’ katında.

Evrensellik, tümellik, bütünsellik fikri kadar, özne ideolojisi de büyük bir darbe yiyor böylece. (E. Morin’e göre ise, aydının değil, ama -bir daha geri gelmemek üzere- aydının iktidarının sonu bu.) Adorno’nun "Hegelci anlamda deneyim (tin’in tarih içinde kendini gerçekleştirmesi), Auschwitz ile bitti" deyişi gibi, artık modernlik projesinin de, Nazizm ve Stalinizm ile tasviye edildiği ve yıkıntılar üzerine pek bir şey inşa edilemeyeceği, yaygın olarak paylaşılan bir görüş. Özellikle Auschwitz’de (kraldan sonra) bir halk’ın öldürülmesini Lyotard, 1792’de beri modern tarihin meşruluk kaynağı olarak sunulan halk idesinin sonu olarak görüyor.

Ama bu saptama -çağımızın, Aydınlanma evrenselliği ile göbek bağının kesilmesi-, (Neo-ekspresyonistlerin uzlaşmacı, dengeleyiciliğe kapalı tavrında görüldüğü gibi), eskiden yabancılaşma ifadesi sayılan şeyleri olumlamaya da yol açabiliyor. Lyotard ise olumlamadan ve tekrardan uzak, farklı bir postmodernizm olabileceği görüşünde....

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder