29 Kasım 2021 Pazartesi

Kızıl Ejder / Thomas Harris

Kızıl Ejder

Kızıl Ejder

Kızıl Ejder’den…

Evin biraz ilerisine, okyanusa bakan bir piknik masası konmuştu. Will Graham, Crawford'u buraya oturtup eline bir bardak buzlu çay tutuşturdu.

Jack Crawford bir süre eski evin sevimli görünümünü seyretti. Üzerinde biriken tuzlar parlak ışıkta gümüş gibi parıldatıyordu tahta yapıyı. "Keşke seni Marathon'da, işten çıkarken yakalasaydım," dedi Crawford. "Bunu burada konuşmak istemiyorsundur."

"Hiçbir yerde konuşmak istemiyorum, Jack. Ama madem sen konuşma ihtiyacı duyuyorsun, çabucak başlayıp bitirelim bari. Ortaya resim falan çıkarma. Yalnız. Resim getirdinse, bırak çantada kalsın. Molly ile Willy neredeyse gelirler."

"Sen ne kadarını biliyorsun?"

"Miami Herald'la Times gazetesinde ne yazdıysa onu," dedi Graham. "Bir ay arayla iki aile evlerinde öldürülmüş. Biri Birmingham'da, öteki Atlanta'da. Genel olarak cinayetler birbirine benziyor."

"Benziyor değil, tıpkısı."

"Şimdiye kadar kaç uydurma itiraf geldi?"

"Öğleden sonra telefonda sorduğumda seksen altı olmuştu. Bir sürü kafadan kontak işte. Hiçbiri ayrıntıları bilmiyor. Herif aynaları kırıp parçalarını kullanmış. Bunu bilen yok aralarında."

"Gazetelerden gizlediğiniz başka ne var?"

"Adam sarışın, solak değil, oldukça kuvvetli, kırk beş numara pabuç giyiyor. Gemici düğümü atmasını iyi biliyor. Bıraktığı bütün parmak izleri dümdüz eldiven."

"Bunları zaten açıklamıştın."

"Kilitlerle pek arası yok," diye devam etti Crawford. "Son seferinde eve girmek için cam kesici ve vantuz kullanmış. Ha, kanı da AB pozitif." "Yara mı almış?"

"Bildiğimiz kadarıyla hayır. Meni ve salya bulduk. Salyası pek bol." Crawford çarşaf gibi okyanusa baktı. "Will, sana bir şey sormak istiyorum. Bunları gazetelerde gördün. İkincisini televizyon da verdi. Bana telefon etmek hiç aklına gelmedi mi?"

"Hayır."

"Neden?"

"Birmingham'daki ilk olayın pek bir özelliği yoktu. Birçok nedeni olabilirdi. İntikam ya da bir akraba... "

"Ama ikincisinden sonra anlamışsındır ne olduğunu."

"Öyle. Bir psikopat. Seni aramadım. Çünkü istemedim. Bu iş için elinde kimler bulunduğunu biliyorum. En iyi laboratuvar emrinde. Harvard'da Hemlich var, Chicago Üniversitesi'nde de Bloom... "

"Ve burada da bu boktan motorları onarıp duran sen varsın."

"Pek o kadar işine yarayacağımı sanmıyorum, Jack. Bu işler aklıma bile gelmiyor artık."

"Öyle mi? Ama iki tane yakaladın... Son çıkanların ikisini de sen yakaladın."

"Nasıl yakaladım peki? Senin ve adamlarının uyguladığı yöntemlerle."

"Bu pek de doğru sayılmaz, Will. Senin düşünüş tarzın başka." "Benim düşünüş tarzım biraz fazla abartılıyor galiba."

"Vardığın bazı sonuçların hiçbir açıklaması yoktu."

"İpuçları ortadaydı," dedi Graham.

"Elbette. Elbette ortadaydı. Bir yığın ipucu... ama sonradan gördük onları. Başlangıçta ortada o kadar az şey vardı ki, birinin üzerine gitmek için bahane bile bulamıyorduk."...

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder