30 Ekim 2021 Cumartesi

Uzayda Kaybolanlar / Robert A. Heinlein

Uzayda Kaybolanlar

Uzayda Kaybolanlar

Uzayda Kaybolanlar’dan…

Çırağın monoton sesini Hoyland, hemen hemen hiç dinlemiyordu. Bu; karanlık çağın, günahın ve isyanın tarihi idi. Sonunda aklıselimin galip geleceğini, âsi liderlerin vücutlarının konvertere gideceğini, ölümden kaçabilen birkaç âsinin de şimdiki âsilerin ataları olduklarını, sonra yeni bir kaptanın seçildiğini anlatıyordu.

Hugh, tatmin olmamış bir şekilde kalktı. Muhakkak ki sorularının cevabı bu satırlarda vardı, çünkü bunlar kutsal metinlerdi. Fakat o,, bunları anlayabilecek kadar zeki değildi. Niçin? Bütün bunlar niye? Hakikaten yemekten, uyumaktan ve ölünce konvertere gitmekten başka bir şey yok muydu? Jordan, kendisi gibi basit kişilerin, O'nu anlamasına yoksa hiç değer vermemiş miydi? Ve bu içini kemiren duygular, bu giderilemeyen açlık nedendi?

Hugh kahvaltısını ederken bir haberci geldi.

—«Âlim, Hugh Hoyland'ı görmek istiyor» diye kısaca bildirdi.

Hugh, kendisini çağıran âlimin, gemi halkının fikir ve bedeni durumu ile ilgilenen teğmen Nelson olduğunu anladı ve kahvaltısının geri kalan kısmını ağzına tıkıp habercinin peşine takıldı.

—«Hugh Hoyland!» diye haberci bildirdi.

—«İçeri gel, oğlum. Otur. Yemek yedin mi?»

Hugh yemek yediğini söyledi, fakat gözleri âmirinin masası üstündeki garip yemişlere takılmıştı. Nelson, onun bakışlarını takip ederek konuştu.

—«Bu incirlerden al da tadına bak. Yepyeni bir çeşit. Öbür taraftan getirttim. Gençlerin, bir kaç tatlı lokma için daima yeri vardır.»

Hugh, ikram edilen incirleri sıkılarak aldı. Şimdiye kadar, bir âlimden hiç bir şey almamıştı. Âlim, iskemlesine rahatça yaslanarak ellerini gömleğine sildi ve sakalını sıvazlayarak ona bakmaya başladı. —«Seni son günlerde hemen hemen hiç görmedim. Söyle bakalım, zamanını nasıl geçiriyorsun?» Daha Hugh cevap vermeden devam etti:

«Dur, ben söyleyeyim. Herhalde, konmuş olan kurallara pek de riayet etmeden, etrafı dolaşmaya harcadın, zamanının çoğunu. Belki yasaklanmış olan yerlere bile gittin, değil mi?» Huhg'un yüzüne dikçe baktı ve konuşmasını sürdürdü: «Neyse, üzülme. Bütün bunları biliyorum ve sen de benim bunları bildiğimi biliyorsun. Bu yaptığın işler, artık hayatına bir yön çizmek zamanı geldiğini bana hatırlatmış oldu. Söyle bakalım, belirli bir planın var mı?»

—«Şey, belirli bir şey yok efendim.»

— Edris Baxter denen kızdan ne haber? Onunla evlenmeyi düşünüyor musun?»

—«Bilmiyorum, efendim. Babası razı, düşünüyorum. Yalnız...»

—«Yalnız ne?»

—«Babası, çiftliğinde oturmamı istiyor. İyi bir fikir. Çiftliği ve amcamın işi, ikisi birden benim varlıklı bir adam olmamı sağlar.»

—«Fakat yine de emin değilsin!»

—«Evet, bilmiyorum.»

—«Doğru. Sana göre bir iş değil. Senin için daha başka planlarım var. Söyle bakalım, niçin senin okuma ve yazma öğrenmeni sağladığımı düşündün mü? Tabii ki düşünmüşsündür. Şimdi beni iyi dinle. Seni çocukluğundan beri izliyorum. Akranlarına nazaran sende çok fazla bir hayal gücü, merak ve heyecan var. Lider olarak doğmuş bir kişisin. Doğduğun zaman bile diğerlerinden farklıydın. Kocaman bir kafan vardı ve birkaç kişi, senin hemen konvertere atılmanı istedi. Fakat ben onlara mani oldum. Sana daha o zaman güvenmiştim. Bil köylü hayatı, sana göre bir yaşam değil. Sen âlim olmalısın.» İhtiyar adam sustu ve Hugh'un yüzüne baktı. Hugh şaşırmıştı. «Evet, senin gibi bir genç için iki yol var; ya mühim biri yapılır, ya da konvertere atılır

LİNK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder