15 Şubat 2020 Cumartesi

Işık Tanrısı / Roger Zelazny

Işık Tanrısı

Işık Tanrısı’ndan…

Meşalelerden değil, Yama'nın üreteçlerinden doğan ışık doldurmuştu büyük salonu. Bir yükseltinin üzerine kumlu olan yatağın üç yanı paravanlarla kapatılmıştı. Makinelerin çoğu da paravanlar ve örtülerle perdelenmiş durumdaydı. Safran renkli ehram giymiş ve araç gerecin bakımıyla görevli keşişler, büyük salonda sessizce gidip geliyorlardı. Usta sanatkâr, Yama, yatağın yanında durmaktaydı.
Onlar yaklaşırken sıkı disiplinli, soğukkanlı keşişlerden birkaçı kısa nidalar kaçırdı ağızlarından. O zaman Tak dönüp yanındaki kadına baktı ve nefesi kesilmiş halde birkaç adım geri çekildi.
Biraz önce konuştuğu şişman ve tıknaz kadıncağız değildi artık yanındaki. Maymun, hakkında "Tanrıça uzayı derinliklerinden zirvelerine dek doldurdu. Işıltısıyla kovuyor karanlığı," yazılan ölümsüz Gece'yle bir kez daha yan yanaydı.
Bir an için baktı ve gözlerini kapadı. Kadın, o uzak geçmişteki suretinden izler taşıyordu hâlâ.
"Tanrıça..." diye başladı söze.
"Uyuyana bak," diye uyardı kadın. "Kıpırdıyor."
Yatağın başucuna ilerlediler.
Uçsuz bucaksız koridorlarda duvar resimleriyle betimlenecek, tapınakların duvarlarına oyulacak ve sayısız sarayın tavanına sureti boyanacak uyanışı başlamıştı Mahasamatman, Kalkin, Manjusri, Siddhartha, Tathagatha, İblis Tutan, Mitreya, Aydınlanmış Olan, Buddha ve Sam adlarıyla tanınan kişinin. Gece Tanrıçası vardı solunda; sağında Ölüm duruyordu; maymun Tak, hayvanla tanrısalın birlikteliğine yapılmış ebedi bir yorum gibi çömelmişti yatağın ucuna.
Orta boy ve yaşta, hafifçe esmer bir vücuda bulunmuştu; yüz hatları muntazam ve sıradandı; gözlerini açtığında koyu renkte oldukları görüldü.
"Selam sana, Işık Tanrısı!" Bu sözleri söyleyen Ratri'ydi.
Gözlerini kırpıştırdı. Bakışlarını odaklayamıyordu bir türlü. Salonun hiçbir yerinde en ufak bir hareket yoktu.
"Selam sana, Mahasamatman... Buddha!" dedi Yama.
Gözler dosdoğru ileri bakıyordu, görmeksizin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder