18 Ekim 2018 Perşembe

Sona Kalan / Tess Gerritsen

Sona Kalan

Sona Kalan

Sona Kalan'dan...
On dört yaşındaki Will Yablonski'nin karanlık New Hampshire tarlalarından birinde uzaylıları aradığı gece aslında ölmüş olması gerekirdi.
Will o geceki avı için gerekli tüm malzemeleri temin etmişti. Üç yıl önce daha henüz on bir yaşındayken kendi elleriyle yaptığı teleskopu yanındaydı. İşe kalın, seksen tanecikli zımpara kâğıdıyla başlamış, cama şekil verip, pürüzsüzleştirmek ve cilalamak için kâğıdı giderek daha da inceltmişti ve teleskopun bütününü tamamlamak tam iki ayım almıştı.
Babasının yardımıyla kendi altazimut lamelini yapmıştı. Yirmi beş milimetrelik merceğini eniştesi Brian hediye etmiş, sonra da Will'e gökyüzünün açık olduğu gecelerde akşam yemeğinden sonra bu aleti tarlaya taşımasında yardımcı olmuştu. Ne var ki Brian Enişte bir gece kuşu olmaktan ziyade erkenci bir tavuktu ve saat akşam onu vurduğunda çoktan gece olduğunu söyleyip, yatağına yatmış olurdu.
Will için, bu hazine avının modası hiçbir zaman geçmedi. Kendini hâlâ tüm ekipmanı Brian Eniştesiyle evin dışına çıkarıp, giderek kararan açık havada kurduklar, ilk gün kadar heyecanlı hissediyor ve her defasında, içinde o gecenin Neil Yablonski Kuyrukluyıldızı'nı bulacağı gece olacağına dair bir inanç taşıyordu. İşte o zaman verdiği çabaya değiyordu; sıcak çikolata ve şekerlerle ayakta tutmaya çalıştığı sayısız gece nöbetlerinin bir anlamı oluyordu. Hatta Maryland'deki eski sınıf arkadaşlarının onun için söyledikleri aşağılayıcı sözler bile daha çekilebilir oluyordu. Şişko. Hep böyle Pofuduk Şeker olarak kalacaksın.
Her zaman yaptığı gibi alacakaranlığın hemen ardından kuyrukluyıldız avına çıkmıştı. Bu vakti özellikle seçiyordu çünkü yıldızlar güneş battıktan hemen sonra ya da doğmadan hemen önce daha çok görülüyorlardı. Şimdi artık güneş batalı saatler olmuştu ve buna rağmen Will bir tanecik bile yıldız görememişti.
Geçip giden birkaç uydu ve hafifçe yanıp sönen bir meteor görmüştü ama bu işe başladığından beri gökyüzünde henüz görmediği bir şeye rastlamamıştı. Teleskopun ucunu farklı bir yere çevirip Canes Venatici Takımyıldızının en altta duran yıldızına baktı. Namı diğer Av Köpekleri Takımyıldızı. Bir an babasının bu takımyıldızının adım söylediği geceyi anımsadı. Her ikisinin de şafak sökene dek oturup, termoslarındaki çayı yudumlayarak bir şeyler atıştırdıkları o soğuk...
Will birden olduğu yerde doğruldu ve arkasına baktı. O ses de neydi öyle? Bir hayvan mıydı yoksa ağaçların arasında esen rüzgâr mı? Bir an öylece kalıp, etrafa kulak kesildi ama gece eski sessizliğine yeniden gömülmüştü. Hatta öyle sessizdi ki, aldığı her nefes duyabildiği en güçlü sesti. Brian Enişte, Will'i bu ormanın son derece güvenli olduğu konusunda ikna etmeyi becermişti ama gecenin bir yarısı bu karanlıkta... Will' in aklına türlü türlü keskin dişli yaratık geliyordu. Kara ayılar. Kurtlar. Panterler.
Will huzursuzlanarak teleskopunun ucundaki görüntüyü değiştirdi. O an merceğin ucunda aniden bir ışık topu belirdi. Buldum! Neil Yablonski Kuyrukluyıldızı.
Hayır. Hayır, seni aptal. O bir kuyrukluyıldız değil. Baktığı şeyin M3 küresel yıldız kümesi olduğunu fark ederek hayal kırıklığı içinde derin bir iç çekti. Neyse ki gelip görmesi için Brian Enişte'yı uyandırmamıştı. Aksı çok utanç verici olabilirdi. O sırada duyduğu bir dal sesi yeniden olduğu yerde hızla dönmesine sebep oldu. Ormanın içinde hareket eden bir şey vardı. Kesinlikle bir şey vardı.
İşte tam da o anda meydana gelen patlama onu öne doğru fırlattı. Will çimen kaplı yere yüzüstü kapaklandı ve patlamanın etkisiyle bir süre kıpırdamadan yerde yattı. O an bir ışık parladı ve kafasını kaldırdığında ağaçların turuncu bir korla ışıl ışıl yandığını gördü. Ensesine tıpkı bir canavarın nefesi gibi bir sıcaklık çarpıyordu. Will arkasına döndü...
indir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder