8 Ağustos 2018 Çarşamba

Bütün Masallar Bütün Öyküler / Oscar Wilde

Bütün Masallar Bütün Öyküler

Bütün Masallar Bütün Öyküler'den...

Her gün öğleden sonra, okuldan dönerlerken, çocuklar gidip Dev’in bahçesinde oynarlardı. Yumuşacık yeşil çimenleri olan büyük, güzel bir bahçeydi. Çimenlerin şurasında burasında gökyüzündeki yıldızlar gibi güzel çiçekler ve bahar gelince pembe ve inci rengi nazlı çiçekler açan, güz gelince bereketli meyveler veren on iki tane şeftali ağacı vardı. Ağaca konan kuşlar öyle güzel ötüyorlardı ki, çocuklar oyunlarını yarıda bırakıp onları dinliyorlardı. Birbirlerine, “Ne kadar mutluyuz burada!” diye sesleniyorlardı.
Bir gün Dev geri geldi. Yedi yıllığına arkadaşı Cornwall Ucubesi’ni ziyarete gitmişti. Diyeceğini demesi yedi yıl sürmüştü, çok konuşkan biri değildi çünkü, ondan sonra da şatosuna dönmeye karar vermişti. Geri geldiğinde bahçede oynayan çocukları gördü.
“Burada ne işiniz var?” diye bağırdı homurtulu bir sesle, çocuklar çil yavrusu gibi dağıldılar. “Benim bahçem benim bahçemdir,” dedi Dev; “herkes bunu iyice bilsin, burada benden başka hiç kimsenin oynamasına izin vermeyeceğim.” Bunu diyerek bahçenin etrafına yüksek bir duvar çekti, bir de tabela dikti:
Çok bencil bir devdi.
Zavallı çocukların oynayacak yeri kalmamıştı artık. Yolda oynamayı denediler ama yol toz toprak içindeydi ve sert taşlarla doluydu, hoşlarına gitmedi. Dersleri bittikten sonra yüksek duvarların çevresinde yürüyüşe çıkarlar ve içerideki güzel bahçeden söz ederlerdi. Birbirlerine, “Ne kadar mutluyduk orada!” derlerdi.
Sonra İlkbahar geldi, kırlar küçük küçük çiçekler, küçük kuşlarla doldu. Yalnızca Bencil Dev’in bahçesinde mevsim hâlâ kıştı. Bahçede çocuk olmadığı için kuşlar ötmek istemiyorlardı, ağaçlar çiçek açmayı unutmuşlardı. Bir keresinde güzel bir çiçek başını otların arasından çıkardı, fakat tabelayı görünce çocuklar için o kadar üzüldü ki gerisingeri toprağa girdi ve uykuya daldı. Bu işe memnun olanlar bir tek Kar ve Kırağı’ydı. “İlkbahar unuttu bu bahçeyi,” diye bağırdılar, “demek ki yıl boyu burada yaşayacağız.”
Kar, büyük beyaz peleriniyle otları kapladı. Don bütün ağaçları gümüş rengine boyadı. Sonra Kuzey Rüzgârı’nı da yanlarına davet ettiler, o da geldi. Kürklere bürünmüştü, bütün gün bahçede kükreyerek geziyor ve bacaları alaşağı ediyordu.
“Pek nefis bir yer burası,” dedi, “Dolu’yu da davet etmeliyiz.” Bunun üzerine Dolu da geldi. Her gün üç saat boyunca şatonun kiremitlerinin üzerinde öyle bir takırdayıp durdu ki sonunda onların birçoğunu kırdı, son hızla bahçenin etrafında döndü de döndü. Griler giyinmişti ve soluğu buz gibiydi.
“İlkbahar’ın neden bu kadar geciktiğini anlayamıyorum,” dedi Bencil Dev pencerede oturup soğuk, beyazlara bürünmüş bahçesine bakarken; “umarım hava döner.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder